Yazaaneye Kaydol

Yazaanede Olan Bitenden Haberdar Ol:

Delivered by FeedBurner

Subscribe to Nevzatın Yazaanesi by Email

5 Mart 2017 Pazar

Artık Süper kahramanlara İhtiyaç Yok

Süper kahramanları biz çok sevdik, onlara gönül verdik. Dünyayı kötülüklerden ancak onların kurtarabileceği fikrine inandık. Ah o Amerikan sineması yok mu! Bize süper kahramanları o sevdirdi ve onların hep iyi olacağına inandırdı! Süper kahramanları insanlığı, toplumu ve ülkeyi kötülüklerden kurtaracak yegane varlıklar olarak gösterdi. İşte bu yüzden Amerika'da süper kahramanların kılığına girerek geceleri sokaklara çıkıp, rastladığı kötü insanlar ve suçlularla mücadele ederek kendini süper kahraman zanneden insanlar türemeye başladı. Bu olaylar, insanların süper kahramanları ne derece sevdiklerinin ve benimsediklerinin bir kanıtıdır. Süper kahramanlar deyince; Batman, Süpermen, Örümcek Adam, Demir Adam gibi kahramanlar ilk akla gelenlerdir. Bunun yanında Tommiks, Zagor, Mandrake Kızıl Maske gibi arka planda kalmış süper kahramanlar da mevcuttur. Hollywood süper kahramanların hikayelerinin artık tamamen tüketmiş olsa gerek,"The Batman vs Superman" filmi ile birlikte süper kahramanları birbirine vurdurtmaya başladı. Filmin ana felsefesi; bazı süper kahramanların (bu filmde Süpermen'in) gücü eline aldıktan sonra kötüleşmeye başlaması idi. Zaten Yin Yang felsefesi de bunu söylemiyor muydu; "Her iyinin içinde kötülük, her kötünün içinde de iyilik vardır. Ve hiçbir iyi, sonsuza kadar iyi kalamaz." diye?

Bizler de toplum olarak süper kahramanları çok severiz. Toplum olarak zorda kaldığımızda hep süper kahramanlara öykünürüz. Haksızlıklara karşı efsane gibi dillendirdiğimiz Köroğlu karakteri ve baskıcı rejime ve ağalığa karşı mücadele ederek efsaneleşen İnce Memed gibi eşkıya kahramanlar böyle çıkmışlardır. Aynı şekilde devletimizde, toplumumuzda, partilerimizde ve kurumlarımızda sürekli olarak bir “Süper Kahraman” kurtarıcı beklentimiz vardır. Devletimizin başına geçecek üstün yaratılışlı, yetenekli, zeki, vizyoner, vatansever bir liderler bekleriz. Ömrümüz ülkeyi fakirlikten ve ezilmişlikten kurtaracak, yurtiçi ve yurtdışı politikalarını hakkıyla uygulayabilecek, çalmayacak, çırpmayacak, ülkenin kaynaklarını eş-dost ve yakınlarına peşkeş çekmeyecek, ilkeli ve ahlaklı insanüstü kahramanlar bekleyerek geçer. Ömrümüz merkez sağı toparlayacak, ülkenin hak ettiği hızlı kalkınmayı ve zenginleşmeyi sağlayabilecek olağanüstü bir lider, bir süper kahraman bekleyerek geçer. Eş dost ve arkadaş sohbetlerinde hep, "noolacak bu ülkenin hali! konusu ile CHP'yi ve ülkeyi kimin kurtarabileceği" konusu konuşulur, ömrümüz sol'u ve CHP'yi içinde olduğu sıkıntılı durumdan silkindirip kurtaracak bir Süper Kahraman bekleyerek geçer. Yakın bir geçmişte AnaSol+M hükümeti ülkenin ekonomisini yönetemeyip büyük bir mali krize sebep olduğunda, bir kurtarıcı süper kahraman olarak Dünya Bankasından Kemal Derviş getirilerek maliye bakanı yapılmıştı. Hatta Kemal Derviş'in ülkemiz maliyesi ile birlikte CHP'yi de kurtarabileceği uzun müddet konuşulmuştu. Aynı şekilde MHP'yi statükodan kurtaracak, oylarını yükselterek iktidar alternatifi oluşturabilecek, daha ilerisi tarihte hiçbir zaman olmamış olan Türk birliğini gerçekleştirebilecek olağanüstü Süper Kahraman bir lider, bir reis beklentisi vardır. Tuttuğumuz takımımızı düştüğü kötü durumdan kurtaracak, hem ekonomik hem de futbol olarak klübümüzü başarıdan başarıya koşturacak insanüstü başkana, teknik direktöre veya golcüye ihtiyacımız vardır. İslam devletlerini toparlayacak, tüm Müslümanları birleştirerek İslam'ı hak ettiği yerlere çıkaracak Süper Kahraman bir dini lider beklentimiz vardır. Daha ilerisi; bazı mütedeyyin kesimlerde Allah inancı olan tüm dinleri İslam çatısı altında birleştirecek bir kurtarıcı, bir Mehdi beklentisi vardır. Farkında mısınız; sürekli bir kahraman ve kurtarıcı beklentimiz var? Adeta her alanda birer Süper kahraman beklentimiz var. Hepimiz bir kurtarıcı, bir kahraman, bir insanüstü yetenek, adil bir lider yani, bir süper kahraman çıksın da, ülkeyi, ekonomiyi, partimizi takımımızı kurtarsın diye belkiyoruz. Bir haksızlığa uğradığımızda hukuk sistemine güvenmek yerine suçluyu cezalandıracak hakkıyla racon kesecek bir reis bekleriz. Fakat toplumun tüm kesimleri olarak birleşerek, iyi ve çalışan bir hukuk sistemi inşa etmek aklımıza gelmez. Politik, hukuki ve yönetimsel olarak işleyen bir organizasyon kurmak nedense aklımıza gelmez. Hep birisi çıkıp hakkımızı versin isteriz. Ancak hakkımız için mücadele etmek, birlik olmak, hakkımız için savaşmak aklımıza gelmez. Çünkü, parçalı bir toplumsal yapıda birbirimize asla güvenmeyiz. Ancak birbirimize güvenip bir araya gelemediğimiz sürece asla gelişmiş, ileri bir toplum olamayacağız. Çünkü kişilere, insanlara, liderlere, reislere, başkanlara, süper kahramanlara dayalı sistemler eninde sonunda yozlaşmaya ve bozulmaya mahkumdur. Çünkü tek bir insana bağlı olan sistemler lidere, yani süper kahramanın yönetimsel yeteneklerine bağlıdır. Belli bir zaman sonra rehavet ve zafiyet başlar. O başarılı lider gidince, yada ülkeye hakimiyeti azalınca sistem çöker. Sonrasında tüm kazanımlar kaybedilir ve geriye gidiş başlar. Bu yüzden kişilere bağlı olan sistemler çok kırılgandır. Ülkemiz tarihi, bunun canlı örnekleri ile doludur. Bu gerçeği görebilmek için Atatürk dönemi ve sonrasına bakmak yeterlidir.

Dolayısıyla artık kişileri, liderleri, reisleri, başkanları, yani süper kahramanları savunmak yerine sistemi savunalım. İşleyen, adil, hesap verebilir, katılımcı bir siyasi sistem kurmaya çalışalım. Tıpkı Avrupa ve ileri demokrasi ülkelerinde olduğu gibi, başarısız liderler ve partiler kolayca gidebilsin. Partiler ve liderler halkın güveni suistimal etmesin, edemesinler ve hesap verebilsinler. Tıpkı bir zamanlar Belçika'da 3 yıla yakın bir süre partiler aralarında anlaşıp koalisyon hükümeti kuramadıkları halde, devletin işleyişinin hiç bir şekilde sekteye uğramadan tıkır tıkır işlemesi gibi, bizim de işleyen bir sistemimiz olsun. Siyasi partiler üzerinde halkın son söz söyleme hakkı olsun. Haklarımızın bilincinde olalım, ve haklarımızı birlik olarak alalım. Yönetim olarak da esas yetkinin halkta olduğunu, bizleri yönetenlerin yalnızca biz onlara izin verdiğimiz için orada olduklarını, istersek onları denetleyeceğimizi, istersek onları değiştirebileceğimizi politikacılara hissettirelim. Bunun yanında bizler halk olarak, bizi yöneten partilerin diktatörce yönetilmesine de karşı çıkalım. Çünkü, ironik ama siyasi partilerimizin hiçbirinin içinde demokrasi yoktur. Partilerimizin hiç birinde muhalif ve farklı seslere yer yoktur. Her şey parti liderlerinin iki dudağı arasındadır. Kendi partimiz dahi olsa, adil yönetilmiyorsa, bu duruma karşı çıkmalıyız. İşte bu ilkesel bir duruştur. Siyasi partilerin yanında ülkemizdeki tüm sivil toplum örgütlerinin işleyişinde de çarpıklıklar vardır. En basitinden futbol klüpleri, sendikalar ve esnaf odaları yönetimleri dahil tüm kurumlarımız birilerinin rant kapısı olmuştur. Sivil toplum örgütü liderleri de, parti liderrleri gibi delegeleri ve seçmenleri kendilerine bağlayıp koltuklarını ölene kadar garanti altına almışlardır. Ama artık ülkemizde ve dünyada süper kahramanlara ihtiyaç yok. Sadece gerçek anlamda bir kurumsallaşmaya ve işleyen bir sistemlere ihtiyaç var. Devlette, sivil toplum örgütlerinde ve hatta özel sektör kurumlarında… Kahraman ve kurtarıcı olmak isteyenlerden tek istediğimiz; "Gölge etmesinler yeter!"

Evet, tüm duyguları ve değerleri tüketen Hollywood, artık süper kahramanları da tüketmeye karar vermiş. Süper kahramanlardan birini kötü yaparak, adeta o kahramanı bozuk para gibi harcamış. Artık iyilerin dostu yetim, dul ve muhtaçların bacanağı, kötülerin düşmanı (ha, o bizim süper kahramanımız Gazman'ın sloganı idi, pardon) süper kahraman "Süpermen"i adeta tribünlere oynayan, aferim ve alkış bekleyen budala birine dönüştürmüş. Neyse ki filmin sonlarına doğru her iki süper kahraman, Batman ve Süpermen ortak ve iyi bir amaç için iş birliği yaptılar da durumu kurtardılar. Yoksa maazallah, iki süper kahramanın birbirine kırdırılacaktı. Neyse ki böyle dramatik bir son görmedik. Ancak yine de bu filmden çıkarılacak hisse: süper kahramanların da kötüleşebilecekleri, süper kahramanların da küçük hesaplar yapabilecekleridir. Özellikle tüm güçleri kendi üstünde toplayan süper kahramanların nasıl davranacaklarını kestirilememesidir. Süper kahraman olmuş liderlerin toplum ve insanlar tarafından kontrolünün mümkün olmamasıdır. O yüzden artık süper kahramanları savunmayı bırakmalı, işleyen sistemler kurmaya çalışmalıyız. Artık sorgulamadan süper kahramanların peşinden gitmek yerine sistem mücadelesi vermeliyiz. Artık sen-ben, sağcı-solcu, ilerici-gerici itişmesi ve kavgasını bırakmalı, tüm toplum kesimleri olarak asgari müştereklerde buluşmalıyız. Artık, birbirimizin hakkını savunmadığımız sürece, kendi haklarımızın garanti altında olmadığını görebilmeliyiz. Film konusundaki fikrimi sorarsanız; kötülerin de yabana atılmayacak bir felsefesi olabileceğini ortaya koyan bir önceki Batman filmi "Dark Knight"ın yanından bile geçemeyecek seviyede kötü idi.

Bumerang - Yazarkafe