Hızla gelişen ve değişen dünyada öne çıkabilmek
için dünyanın, toplumun ve pazarın değişim hızından daha hızlı olmak gerekiyor. Günümüzde artık değişimin hızı da artmıştır.
Bir yatırım için karar verip harekete geçene kadar; pazar, müşteri beklentileri
veya toplum değişebilmektedir. Bu duruma en iyi örnek “Nokia ve Ericson” şirketleridir.
Cep telefonunun ilk çıktığı, bir salgın gibi dünyaya yayıldığı yıllarda, piyasayı
elinde tutan en büyük firma Nokia idi. Cep telefonu ile konuşabilmek, SMS ile haberleşebilmek
adeta bir devrim gibi bir şeylerdi. Artık telefon için masa telefonlarına ihtiyacımız
kalmamıştı. Her yerden mobil olarak herkese ulaşabilir olmuştuk. Hele SMS ile mesajlaşmak,
sanki şimdinin email'i kadar önemli bir iletişim aracına dönüşmüştü. Hani o antenli,
"takoz” diye belimizdeki kılıflarda, çantamızda taşıdığımız, antenleri upuzun
olan cep telefonları! Bu pazardaki en büyük firmaları Nokia ve Ericson şirketleri
idi. O firmaların telefonlarının satışları, tüm dünyada kasırga gibi esiyordu. Hem
de o "takoz" telefonlar oldukça astronomik fiyatlara satılıyordu. Cep
telefonları zamanla küçülmeye, ekranları renklenmeye, işletim sistemleri ile akıllanmaya
başladılar. Özellikle de Nokia şirketi, o kadar büyümüştü ki, belki o yıllarda dünyanın
en değerli şirketi haline gelmişti. Fakat çep telefonları geliştikçe, ekranlar büyümeye
fakat tuşlar kaybolmaya, telefon tuşların yerini dokunmatik ekranlar almaya başladı.Nokia
buradaki geçişi, müşteri beklentilerini ve eğilimini tam anlayamamıştı. Fakat Apple,
müşterilerine yıllardır sattığı müzik dinleme aleti olan ipod'a telefon özelliklerini
ekleyip ismini de "Iphone" olarak piyasaya sürüverince, adeta yer yerinden
oynadı! Bu olay, tüm dünyada o kadar büyük bir sansasyon yarattı ki, herkes bu olayı
konuşmaya başladı. Çünkü, Apple’ın yaptığı bu devrim ile cep telefonu artık akıllı
bir bilgisayara dönüşmüştü. Artık cep telefonlarımız ile bilgisayarımızın yapabildiği
bir çok şeyi yapabilmeye başlamıştık. Cep telefonumuz ile iletişim kurabildiğimiz
gibi, iş maillerimize ulaşabiliyor, fotoğraf çekip paylaşabiliyor, görüntülü konuşabiliyor,
bir çok bilgisayar dosyasını açabiliyor ve hatta cep telefonumuz ile bazı bilgisayarda
kullandığımız uygulamalarını kullanıp çalışabiliyorduk. Çünkü o artık sadece bir
cep telefonu değil, bir akıllı telefona dönüşmüştü. Çünkü artık onun bir işletim
sistemi vardı. Uygulama yükleyip kaldırabiliyor, yazılımını güncelleyebiliyorduk.
Daha sonrasını biliyorsunuz. Google Apple’a rakip olarak “Android”i çıkardı. Ve
bu günlere geldik. Ve Nokia şirketi, hiç kimsenin aklına gelmeyecek şekilde, teknoloji
yarışında geri kalarak, neredeyse iflas noktasına geldi. Artık Nokia ve Ericson
cep telefonları, ancak yaşı büyük olan insanların hatırladığı uzak bir efsane olarak
kaldı. Belki endüstri müzelerindeki yerlerini de çoktan almışlardır. Hem de 10-15
yıl gibi kısa bir süre içinde adeta doğdu, büyüdü ve öldüler! Aslında Nokia ve Ericson
şirketleri, araştırma geliştirme, yönetim olarak çok yanlış şeyler de yapmamıştı.
Yanlızca Apple ve Google’ın görebildiği, müşteri ve pazar eğilimlerini onlar görememiş
veya anlayamamışlardı. Veyahut Apple, durumu herkesten çok daha hızlı görüp, müşteri
beklentilerini de aşıp, adeta pazarı kendisi şekillendirmişti. Bu durum tıpkı rahmetli
Henry Ford’un o çok meşhur sözünü “İnsanlara ne istediklerini sorsaydım, daha hızlı
giden at arabaları üretirdim” sözünü hatırlattı bana. Kendisi ne kadar geniş ve
ileri bir vizyona sahip bir insanmış değil mi? Bizim bugün, her gün kullandığımız
arabalarımızı ve sanayinin itici gücü olan otomotiv endüstrisini, biraz da bu vizyona
borçluyuz aslında. Ama ya sonrası?
Çok sevdiğim bir arkadaşım Tesla'nın olayını
bir çılgınlık olarak gördüğünü söylemişti. İnsanların daha tasarımı bitmemiş, ortada
henüz olmayan bir araç modelinin, daha üretim yapacak bir fabrikası olmayan bu markanın
2-3 yıl sonra piyasaya çıkacağını vaad ettiği bir otomobilini şimdiden satın almak
için kuyruğa girmelerini, parasını peşin vermelerini bir dini bağlılık gibi, hatta
dinden de öte, bir "Tesla tarikatı" olarak gördüğünü söylemişti. Ancak
bu gibi davranışları ve günümüzün tüketim anlayışını kimliğimizin bir parçası haline
getireli çok zaman geçti. Apple’ın yeni çıkaracağı iphone, ipad, mac yada iwatch
modelini ilk satın alan, ilk kullanan insanlardan olmak için insanlar günler öncesinden
kuyruklara girmiyor mu? Yada yeni çıkan farklı bir teknolojik bir cihazı ilk kullananlardan
biri olmak için günler öncesinden sıraya giren insanlar yok mu? Yada sevdiğimiz
bir müzik grubu, gönül verdiğimiz takımımız ve tuttuğumuz takımın renklerinin hayatımızdaki
yeri, en az "din" kadar tesirli değil mi ki zaten? Hayranı olduğumuz müzik
gruplarının organizasyonları ve tuttuğumuz takımız maçları öncesinde bazen günler
öncesinden insanlar bilet kuyruğuna girmiyor mu?
Endüstri 4.0 da çok ileri bir konsept. Endüstri
4.0 alışıldık üretim plânlama, satış, pazarlama anlayışını yıkıyor. Emek yoğun üretim,
ara mamul ve ara prosesler, sevkiyat, servis gibi konseptler de endüstri 4.0 ile
birlikte artık yavaş yavaş ölüyor. Endüstri 4.0 ile üretim bambaşka proseslere evriliyor.
Artık ara üretim malları, ara prosesler, bir çok alt imalatçılar gelen ara mallar
devreden çıkıyor. Direkt ham maddeden final mamule, çok yüksek bir otomasyon süreciyle
üretim söz konusu olacak. Günümüzün emek yoğun prosesleri, endüstri 4.0 ile birlikte
nerdeyse insansız üretime yakın düzeyde otomatiğe ve otomasyona dönüşecek. Günümüzün
satış, pazarlam ve üretim planlama departmanlarının tamamına yakını devreden çıkacak.
Müsteri, kendi istediği aracının veya ürününün konfigürasyonunu kendisi internet
üstünden yapacak. Ödemesini online yapacak. Müşteri isteklerini üretecek şekilde
otomasyonu yapılmış olan üretim planlama sistemi çalışmaya başlayacak. Bir çok ara
mamul imalatçılar yerine, ana fabrikada gelişmiş 3D printerlar ile siparişin üretimi
kendiliğinden başlayacak. Müşterinin aracının ve ürününün parçaları kendiliğinden
hazır edilecek. Ambarlar 100% e yakın oranda insansız çalışacak. Ve n,hayetinde
final üretim de, yine çok büyük bir otomasyon ile en az insan etkisi ile tamamlanacak.
Endüstri 4.0üretim anlayışını kullanan Tesla gibi firmaların ürün, tasarım ve üretim
mantığı çok farklı olacak. Artık tüketiciler olarak bir araba almayacağız. Adeta
çok akıllı bilgisayarlar satın alıyor olacağız. Çünkü yeni devrim olacak elektrikli
araçlar, artık otomatik pilotta sürücüsüz gittiği, araçların adeta birer bilgisayar
olduğu, internete girdiği, her türlü eğlence imkanı sunulduğu sistemlere
dönüşecek. Arabalarımız, evimiz ve iş yerimizdeki bilgisayarlarımız ile tamamen
entegre olacak.
Yakın gelecekte artık fikirler satacak, yenilikler,
buluşlar satacak. Fikre ve yeniliğe değer vermeyen, yeni teknoloji ve trendlere
ayak uyduramayan dev şirketler çok kısa bir sürede batacaklar. Ve biz bunları çok
yakın bir gelecekte hep birlikte göreceğiz. Nasıl mı bu kadar eminim? Geleceği
anlayabilmek için geçmişe bakmak gerektiği söylenir. Yapılan araştırmalara göre
milenyum tabir edilen 2000 yılına girerken dünyanın ilk 500 firmasının
yarısının artık ilk 500 de olmadıkları tespit edilmiş. Yani yirmi yıla
varmadan, dünyanın en gözde şirketlerinden yarısı gözden düşmüşler. Şimdi
dünyanın en büyük olan firmaları ise, son 20 yılda yeni fikirler ve
yaklaşımlarla ortaya çıkan firmalar. Artık değişimin hızı ve yıkıcılığı da
artmıştır. Eskiden on yıllar alan değişimler ve büyümeler ve yokoluşlar yıllar
içinde gerçekleşmektedir. Bu durum, nereden bakıldığına bağlı olarak, insanlara
ve yatırımcılara yüksek risk olduğu kadar, çok büyük hatta sonsuz fırsatlar da
sunuyor.
Evet Tesla da dünyayı değiştirecek. Bu Ford'un
yüz yıl önce yaptığı devrim kadar büyük olmayacak belki. Ancak kesinlikle bir
devrim ve dönüşüm göreceğiz. Ford, yüz yıl önce hiç olmayan bir şey yapmıştı. At
arabalarından otomotive geçiş, dünyadaki en büyük devrimlerden biri oldu. Belki
Tesla'nin yaratacağı devrim, o çapta büyük olmayacak. Ancak bir devrin sonunu getireceği
kesin gibi. Bu dönüşüm, Kodak yada Nokia trajedisinin bir benzeri olmasa da, klasik
otomotiv endüstrisini dönüştürecek. Hantallaşmış, eski teknoloji kullanan verimsiz firmalarını bir yol ayrımına
sürükleyecek. Elektrikli araç devrimine ayak uyduramayan otomotiv devleri bir bir yıkılacak. Bu tıpkı
ying yang döngüsü gibi bir dönüşüm. Yada bir varoluş olabilmesi için, mutlaka bir
yıkım olması gerektiği gibi. Tıpkı Nokia’nın, Ericson’un telefonlarının egemenliğinin
bitişi gibi.
Ya sonrası? Sonrası da endüstri 4.0'ı,
teknolojiyi, hatta internet iletişimini dahi yok edecek farklı bir yıkıcı
değişim, hatta devrim den söz ediliyor. Dünyanın en büyük online alışveriş
sitelerinden birisi olan "Alibaba"nın patronu Jack Ma; özellikle
endüstri 4.0 ile gelecek olan yoğun bir otomasyon, yüksek teknolojinin
getireceği insansızlık dönemininde insanların kitleler halinde işsiz kalacağına
dikkat çekiyor. Jack Ma bu dönemin sosyal patlamalara hatta teknoloji karşıtı
hareketlere yol açıp, yıllar sürecek uzun bir dönem, insanoğlunun eriştiği
yüksek teknolojiyi ve iletişimi yok edecek devrimlere yol açabileceğini ortaya
atıyor.
Beni hiç şaşırtmayan bu öngörü, insanoğlunun
yaşamının her alanında var olan bu Yin Yang, yani hayat ve ölüm gibi, varoluş ve
gelişmenin karşısında yıkım ve yok oluşun bitmek tükenmek bilmeyen döngüsüne
işaret ediyor.