Yazaaneye Kaydol

Yazaanede Olan Bitenden Haberdar Ol:

Delivered by FeedBurner

Subscribe to Nevzatın Yazaanesi by Email

5 Şubat 2017 Pazar

Marcus Aurelius "Düşünceler"den

Bir felsefe blogu yapma iddasıyla ortaya çıkan "gafil ben", bu haftaki yazımı Marcus Aurelius'a ayırmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Kendisini, fikirlerini, derin felsefesini ve sahip olduğu yüce ahlakı naçizane elimden geldiğince tanıtmaya çalışacağım.
 "Tanrım, bana değiştiremeyeceklerim karşısında sabır, değiştirebileceklerim karşısında güç ve cesaret, bu ikisini ayırmak için ise bilgelik ver!" sözlerinin sahibi Marcus Aurelius Antoninus Augustus (26 Nisan 121 – 17 Mart 180) 161 - 180 yılları arası Roma İmparatoru. 96 - 180 yılları arasında görev yapan "Beş İyi İmparator"dan sonuncusudur. Aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilir. Marcus Aurelius zamanında Roma imparatorluğu henüz Hristiyanlık dinini kabul etmemiş olup çok tanrılı Pagan dini hüküm sürmekteydi. Ancak Stoacı filozoflar, en başında da Marcus Aurelius; mantık, düşünce ve felsefe yoluyla; kader, erdem, ilkeli bir yaşam, ahlak, iyilik...vb konularında bizim de inandığımız Hristiyanlık ve Müslümanlık inançlarındaki inanca çok yakın bir inanç sistemini bulmuşlar ve bunu tevekkülle kabul edip hayatlarına yansıtmışlardı. Marcus Aurelius, felsefesi ve düşünce sistemi, yazmış olduğu tek kitabı olan "Meditations" (Düşünceler) ile günümüze kadar ulaşmış, felsefe ve fikir dünyasında çığır açmıştır. Marcus Aurelius, "Düşünceler" de yaşam, hayatın anlamı, erdem, iyilik, mutluluk, an'ı yaşamak ve ahlak üstüne muhteşem tespitlerde bulunmuş ve tespitleri ilkeli yaşamının en temel öğeleri yapmıştır. Marcus Aurelius göstermiştir ki, hayatın anlamı, erdem, iyilik, mutluluk, an'ı yaşamak ve ahlak, insanın özünde bulunan evrensel değerlerdir. Herhangi bir dinin insanları zorlaması gerekmez. Yeter ki insan arasın, düşünsün ve istesin. Marcus Aurelius, ilkesel yaşamı ile yönettiği Roma İmparatorluğuna örnek olarak, yaşadığı çağları da aşarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Çok kudretli bir İmparator olmasına rağmen, en büyük isteği; küçük bir köyde inziva hayatı yaşamak olmuştur. "Herşey hızla yok oldu, unutuldu ve efsaneye dönüştü. Tabi bu eskiden ünlü olanlar için geçerli. Diğerleri ölür ölmez unutulmuşlardır. O halde sonsuza dek hatırlanma da neyin nesi? Kibirden başka bir şey değil." diyebilecek kadar alçak gönüllü olan bu kudretli İmparator ve filozof, yazdığı tek eseri "Düşünceler" ile ironik olarak felsefe, edebiyat  ve  bilim tarihine geçerek ölümsüzleşmiştir. İşte benim kendim adıma çok yaratıcı ve ufuk açıcı bulduğum muhteşem Marcus Aurelius felsefesinden bazı bölümleri, çağları aşıp gelen o meşhur kitabından bazı kesitleri, evrene ve doğaya dair, kadere ve mutluluğa dair, hayata, ve ölüme dair, insana ve erdeme dair ölümsüz sözlerini sizler için derledim. Umarım sizler de beğenirsiniz.

Yaşam & Ölüm
*Sabah uyandığında, ne kadar değerli ve ayrıcalıklı bir varlık olduğunu düşün. Nefes almak, düşünebilmek, tadına varmak ve sevmek için.

*Herşey hızla yok oldu, unutuldu ve efsaneye dönüştü. Tabi bu eskiden ünlü olanlar için geçerli. Diğerleri ölür ölmez unutulmuşlardır. O halde sonsuza dek hatırlanma da neyin nesi? Kibirden başka bir şey değil. Peki biz neye dikkat etmeliyiz? Doğru düşünmeye, kamu yararına, yalan söylememeye, herşeyin belli bir kaynaktan geldiğine inandığımız bir akla, ve yaptıklarımızın topluma yarar getirmesine dikkat etmeliyiz.

*Bir adamın korkması gereken ölüm değil, yaşamaya asla başlayamamasıdır.

*Kayıp ve ölüm, değişimden başka bir şey değildir. Ölüm, doğum gibi doğanın bir sırrıdır. Ölümü hor görme, hoş karşıla. Çünkü doğanın herşeyden çok sevdiği sevinci ve zevkidir o.

*Ölüm, sadece bizi arzularımızın kuklası olmaktan, zihnimizin kaprislerinden ve etimizin hizmetçisi olmaktan ayırır.

*Her birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma. Geri kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir. Dolayısıyla her birimizin yaşamı kısadır.
*Tarihe geri dön ve bir bak! Yükselen ve batan imparatorlukları gördüğünde, geleceği de görebilirsin.

*Ya bu dünyada yaşamayı sürdürürsün, ki buna artık alıştın. Ya da onun dışına çıkarsın ve bunu kendi isteğinle yaparsın; ya da ölürsün. Böylece işlevin sona erer. Bunun dışında başka seçenek yok. Öyleyse, yürekli ol!

*İşini, harcadığın çaba seni mutsuz kılıyormuş gibi, ya da acınma, yahut takdir beklediğin için değil, istediğin için yap. Kendini yapman gereken şeye ver ya da ortak yararın gerektirdiği gibi çekil.

Evrenin birliği
*Herşey birbirine bağlıdır ve herşeyi birbirine bağlayan bağ kutsaldır. Hemen hemen hiçbir şey insana yabancı değildir. Çünkü herşey birbirleriyle ilişkili olarak düzenlenmiş olup birlikte evrenin düzenini oluştururlar. Var olan bütün şeylerden oluşan bir tek dünya vardır. Onları kuşatan Tanrı tektir, öz tektir, yasa tektir. Tüm düşünen varlıklarda ortak olan us ve gerçek tektir.

*Duyarlı, evrendeki olguları derinden kavrayacak zekası olan bir insan, ikincil sonuçlar olarak ortaya çıkan şeyler arasında bile, kendine özgü bir çekiciliği olmayan neredeyse hiçbir şey bulamaz. Böyle bir insan, yabanıl hayvanların görkemli bir biçimde açılmış ağızlarına bakmaktan, ressamlarla yontucuların bunlara ilişkin betimlemelerinden duyduğundan daha az hoşnutluk duymaz. Dikkatli gözleriyle yaşlı bir erkekte ya da yaşlı bir kadında kendine özgü güzelliği algılayacaktır. Çocukların sevimliliğini algıladığı gibi, kendilerini herkese değil, yalnızca doğayı gerçekten sevenlere gösteren buna benzer daha birçok şeyin ayrımına varacaktır. 

*Doğa hiçbir durumda sanattan daha aşağı değildir, çünkü sanatlar doğayı yansılarlar. Bu böyle olduğuna göre, her bakımdan kusursuz olan ve herşeyi kapsayan doğayı hiçbir teknik yetenek aşamaz. Öte yandan, her sanat daha yüce olanların yararına daha aşağı olanları yaratır; evrensel doğa da aynı şeyi yapar. Adalet buradan kaynaklanır, bütün öteki erdemler de adalete dayanır. Çünkü ilgisiz nesnelere değer verirsek, ya da kolayca kandırılırsak, yargıda bulunmakta aceleci davranırsak, kararlı olmazsak, adil olamayız.

Zaman & An'ı yaşamak
*İnsan yaşlı da ölse genç de ölse, ölünce aynı şeyi yitirir. Şimdiki zaman insanın yoksun kalabileceği biricik şeydir. Hiç kimse sahip olmadığı bir şeyi yitiremez.

*Zamanın hızla akıp geçmesi karşısında yapılması gereken şey, “an”ı, “şimdi”yi yaşamaktır. Zamanın hızla akışı, insanın uçarken görüp gönül verdiği bir serçenin daha ona sevdalanır sevdalanmaz, kanat çırparak gözden yitip gidişine benzer.

*Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey; yaşadığımız andır.

*Zaman, olaylardan meydana gelen coşkun bir nehir ya da sel gibidir. Fakat herşey olanı gördüğümüz anda, aslında zaman geçip gitmiştir.

*Kendi kendini şimdiki zamana tutsak et! 

Mutluluk
*Erdemli insan mutlu olabilmenin bütün koşullarına sahiptir. Erdemsiz insan ise alışılmış anlamda nelere sahip olursa olsun, tümüyle mutsuzdur. Dolayısıyla mutluluk insanın doğma, yetişme ve yaşama koşullarına bağımlı değildir. Her insan doğal us yürütme yeteneğiyle iyi yaşama ulaşabilir. Değerlerinin doğruluğunun ya da yanlışlığının ölçüsü ise, kişinin duygusal denge ya da dengesizliğidir. Korku, tutku, üzüntü gibi duygusal çalkantılar erdemsizliğin göstergeleridir. Çünkü güçsüz ve kendi içinde bölünmüş bir zihinden kaynaklanırlar. Oysa her zaman iyiye sahip olan erdemli insan, dengeli ve dingindir. Sıradan insanları sarsan geçici olaylar onun erdemini etkilemez. Erdemli insan kendisinin ve başkalarının maddi koşullarını iyileştirmek için çalışır. Ancak bu eylemlerinin değeri, dışarıdan bakıldığında görülen başarısıyla değil, yöneldiği amacın erdemliliğiyle ölçülür.

*Yargısını usa ve dikkatlice düşünmeye dayandırdığında, daha da yenilmez olacaktır us. Bu nedenle, tutkulardan arınmış zihin güçlü bir kaledir. Çünkü insan sığınabileceği ve hiçbir zaman saldırıya uğramayacağı daha sağlam bir yer bulamaz. Bunu anlamayan yalnızca bir cahildir. Anlayan, ama ona sığınmayansa, mutsuzdur.

*Kendi mutluluğunuz sadece kendinize bağlıdır.

*Ruhunun yapmak istediği şeyleri yapmadığın için acı çektin.

*Kendisiyle uyum içinde yaşayan, evrenle uyum içinde yaşar.

*Mutlu bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepsi de içinizde olup, düşünme şeklinizde gizlidir.

*Yaşamını mutlu ve erdemli geçir. Eğer tanrılar varsa ve adillerse; o zaman ne kadar dindar olduğunuza aldırmayacaklar, sizi iyi ahlaklı olduğunuz için kabul edeceklerdir. Eğer tanrılar varsa ve adil değillerse, o zaman onlara tapmanın bir anlamı olmayacaktır. Eğer tanrılar yoksa; ölmüş olacaksınız ama, sevdikleriniz tarafından hatırlanacak asil bir hayat yaşamış olacaksınız.

*İncinme duygunu reddet! Çünkü, incinme geçicidir.

*Mutlu bir yaşam, düşüncelerimizin kalitesi ile ilgilidir. O yüzden düşüncelerine göz kulak ol. Makul ve erdemli bir insan olman için uygunsuz kavramlardan uzak dur.

Erdem
*Bir dış nedenden ötürü üzülüyorsan, aslında canını sıkan bu değil, onun hakkındaki yargındır. Bu yargıdan her an vazgeçebilirsin. Ama seni üzen kendi karakterinden kaynaklanan bir şeyse, yargını düzeltmeni kim engelleyebilir? Aynı biçimde, seni üzen şey; doğru bulduğun bir eylemi yerine getirememekse, o, kendini üzüntüye kaptıracak yerde, niçin o eylemi yapmakta direnmiyorsun? “Ama yolumu kesen çok güçlü bir engel var.” O zaman üzülmemelisin, çünkü başarısızlığının nedeni senin usuna dayanmıyor. “Ama bu işi yapamazsam, yaşamamın hiçbir anlamı kalmaz.” Öyleyse, hedefine ulaşan birinin yaşamına son vermesi gibi yoluna çıkan engellere kin duymaksızın dingince ayrıl yaşamdan.

*Biri seni suçlar, senden nefret eder ya da binleri seni incitecek şeyler söylerse, ruhlarına yakından bak, ne tür insanlar olduklarını gör. Senin hakkında şöyle ya da böyle bir fikir oluşturacakları için kendine eziyet etmene değmediğini anlayacaksın o zaman.

*Soylu adam kendini, kendinden yüksekteki insanlar ile karşılaştırır. Fakat adi adam kendini, kendinden düşük olan insanlar ile karşılaştırır. Biri esinlenir, diğeri hırslanır.

*Senin alışkanlık edindiğin düşüncelerden ibaret olman gibi, zihninin oluşturduğu bir karakter olacaksın. Çünkü ruh, düşüncelerin renkleri ile boyanmıştır.

*Bir adam hırslarından daha büyük değildir.

*Öfkenin sonuçları, nedenlerinden çok daha üzücüdür.

*Tüm zaferlerin sırrı, bariz olmayan şeyleri düzenlemede yatar.

*Ruhu, olayların gidişatıyla sıkmayın. Olayların gidişatının sizin sıkıntınıza ihtiyacı yoktur.

*Algılarını, isteklerini ve içgüdülerini sona erdirirsen ruhun özgürdür.

*Güç zihninizdedir, dışarıda bir yerlerde değil. Bunu anladığınızda dayanıklılık gücünüzü de bulacaksınız.

*İç'e bak. İç'i yeterince kazabilirsen iyilik çeşmesine ulaşırsın.

*Yaşam sanatı, danstan çok bir güreşe benzer.

*En büyük intikam, affetmek ve incitene benzememektir.

*Her gününü sanki son günmüş gibi yaşa!

*Biz, başkalarına iyilik yapma konusunda, bir atın koşması gibi veya arıların bal yapması kadar doğalca yapmalıyız bunu.

*Kim kendiyle uyum içinde yaşarsa, o kişi evren ile de uyum halindedir.

*Hayat iyi yada kötü değildir. Fakat sadece iyi ve kötünün olduğu bir yerdir.

*Yoksulluk bütün suçların anasıdır.

*Bilge kişiye göre hayat bir problemdir, cahil kişiye göre ise bir çözüm.

Kader
*Tanrım, bana değiştiremeyeceklerim karşısında sabır, değiştirebileceklerim karşısında güç ve cesaret, bu ikisini ayırmak için ise bilgelik ver!

*Kaderin seni bağladığı şeyleri ve seni bir araya getirdiği insanları tüm kalbinle kabullen. Hangi şey senin için örülmüş olan kaderden daha çok sana uyabilir ki!

*Efendisinden kaçan, kaçak bir köledir, ama bizim en üstün efendimiz yasadır. Bu nedenle ona aykırı davranan kişi kaçak bir köledir. Bunun gibi, kendini acıya, öfkeye, korkuya kaptıran, herşeyi yöneten yani herkese payına düşeni veren yasa tarafından belirlenen şeylerin olmamış olmasını, olmakta olmamasını, ileride olmamasını isteyen kişi de. Sonuç olarak, korkan, acı çeken ya da öfkelenen kişi de kaçak bir köledir.

*Olaylara kendi özgür istemiyle boyun eğme yetisinin yalnızca ussal bir yaratığa bağışlandığını, oysa bütün ötekiler için boyun eğmenin mutlak bir zorunluluk olduğunu da düşün.

*Havaya atılan bir taş için ne yeniden yere düşmek kötü bir şeydir, ne de yükselmek iyi bir şey.

*Gerçekleşen herşey, gerçekleşmesi gerektiği gibi gerçekleşir. Dikkatle incelediğinizde bunun böyle olduğunu görürsünüz.

*İnsanın başına kaldıramayacağı hiçbir şey gelmez.

*Sağlıklı bir göz, görülebilen herşeyi görebilmelidir. "Yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum" diyemez. Çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek herşeyi algılamalıdır.

İnsanlar & Dürüstlük:
*“Sana dürüst davranmak istiyorum” diyen kişi, nasıl da yozdur, nasıl da ikiyüzlüdür. Sen ne yapıyorsun arkadaş? Bu sözlere ne gerek var? Gerçek kendiliğinden açıklığa kavuşacak. Gerçek, yüzünde yazmalı, sesinde yankılanmalı, gözlerinde parlamalı. Tıpkı sevilenin, sevenin gözlerinde herşeyi hemen okuması gibi. Basit ve dürüst insan tam anlamıyla böyle olmalıdır. Tıpkı yabanıl biri yanına yaklaşır yaklaşmaz, ister istemez onun hemen ayrımına varan biri gibi. Ama basitmiş gibi görünmek, tıpkı kılıç gibidir. Kurdun kuzuya gösterdiği dostluktan daha kötü bir şey yoktur. En çok bundan kaçın. İyi, içten, sevecen bir insanın bu niteliklerini gözleri açığa vurur, bunlar senin gözünden kaçmaz.

*İnsanın herkesten çok kendisini sevmesine, gene de kendisinin kendi hakkındaki yargısına başkalarınınkinden daha değer vermesine sık sık şaşarım. Hiç kuşku yok, bir tanrı ya da akıllı bir öğretmen karşısına çıkıp, zihninde belirir belirmez yüksek sesle dile getiremeyeceği hiçbir şeyi tasarlamamasını, düşünmemesini buyursaydı, bir gün bile katlanamazdı buna. Böylece, yakınlarımızın bizim hakkımızda düşündüklerine, bizim kendi hakkımızdaki düşüncelerimizden çok daha fazla saygı duyuyoruz.

*Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi?

*İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol.

*Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun.

*Sizi sözünden dönmeye, öz saygınızı yitirmeye, birinden nefret etmeye, şüphe etmeye, küfür etmeye, iki yüzlü davranmaya, etrafında duvar ve perde isteyen her hangi bir şeyi arzulamaya sürükleyen şeyi asla yararlı görmeyin. 

Bumerang - Yazarkafe