Bir felsefe blogu yapma iddasıyla ortaya çıkan "gafil ben", bu haftaki yazımı Marcus Aurelius'a ayırmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Kendisini, fikirlerini, derin felsefesini ve sahip olduğu yüce ahlakı naçizane elimden geldiğince tanıtmaya çalışacağım.
"Tanrım, bana değiştiremeyeceklerim karşısında sabır, değiştirebileceklerim karşısında güç ve cesaret, bu ikisini ayırmak için ise bilgelik ver!" sözlerinin sahibi Marcus Aurelius Antoninus Augustus (26 Nisan
121 – 17 Mart 180) 161 - 180 yılları arası Roma İmparatoru. 96 - 180 yılları
arasında görev yapan "Beş İyi İmparator"dan sonuncusudur. Aynı
zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilir. Marcus
Aurelius zamanında Roma imparatorluğu henüz Hristiyanlık dinini kabul etmemiş
olup çok tanrılı Pagan dini hüküm sürmekteydi. Ancak Stoacı filozoflar, en
başında da Marcus Aurelius; mantık, düşünce ve felsefe yoluyla; kader, erdem,
ilkeli bir yaşam, ahlak, iyilik...vb konularında bizim de inandığımız
Hristiyanlık ve Müslümanlık inançlarındaki inanca çok yakın bir inanç sistemini
bulmuşlar ve bunu tevekkülle kabul edip hayatlarına yansıtmışlardı. Marcus
Aurelius, felsefesi ve düşünce sistemi, yazmış olduğu tek kitabı olan
"Meditations" (Düşünceler) ile günümüze kadar ulaşmış, felsefe ve
fikir dünyasında çığır açmıştır. Marcus Aurelius, "Düşünceler" de
yaşam, hayatın anlamı, erdem, iyilik, mutluluk, an'ı yaşamak ve ahlak üstüne muhteşem
tespitlerde bulunmuş ve tespitleri ilkeli yaşamının en temel öğeleri yapmıştır.
Marcus Aurelius göstermiştir ki, hayatın anlamı, erdem, iyilik, mutluluk, an'ı
yaşamak ve ahlak, insanın özünde bulunan evrensel değerlerdir. Herhangi bir dinin insanları
zorlaması gerekmez. Yeter ki insan arasın, düşünsün ve istesin. Marcus
Aurelius, ilkesel yaşamı ile yönettiği Roma İmparatorluğuna örnek olarak,
yaşadığı çağları da aşarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Çok kudretli bir
İmparator olmasına rağmen, en büyük isteği; küçük bir köyde inziva hayatı
yaşamak olmuştur. "Herşey hızla yok oldu, unutuldu ve efsaneye dönüştü.
Tabi bu eskiden ünlü olanlar için geçerli. Diğerleri ölür ölmez
unutulmuşlardır. O halde sonsuza dek hatırlanma da neyin nesi? Kibirden başka
bir şey değil." diyebilecek kadar alçak gönüllü olan bu kudretli İmparator
ve filozof, yazdığı tek eseri "Düşünceler" ile ironik olarak felsefe,
edebiyat ve bilim tarihine geçerek ölümsüzleşmiştir. İşte
benim kendim adıma çok yaratıcı ve ufuk açıcı bulduğum muhteşem Marcus Aurelius
felsefesinden bazı bölümleri, çağları aşıp gelen o meşhur kitabından bazı
kesitleri, evrene ve doğaya dair, kadere ve mutluluğa dair, hayata, ve ölüme dair, insana ve erdeme dair
ölümsüz sözlerini sizler için derledim. Umarım sizler de beğenirsiniz.
Yaşam & Ölüm
*Sabah
uyandığında, ne kadar değerli ve ayrıcalıklı bir varlık olduğunu düşün. Nefes
almak, düşünebilmek, tadına varmak ve sevmek için.
*Herşey
hızla yok oldu, unutuldu ve efsaneye dönüştü. Tabi bu eskiden ünlü olanlar için
geçerli. Diğerleri ölür ölmez unutulmuşlardır. O halde sonsuza dek hatırlanma
da neyin nesi? Kibirden başka bir şey değil. Peki biz neye dikkat etmeliyiz?
Doğru düşünmeye, kamu yararına, yalan söylememeye, herşeyin belli bir kaynaktan
geldiğine inandığımız bir akla, ve yaptıklarımızın topluma yarar getirmesine
dikkat etmeliyiz.
*Bir
adamın korkması gereken ölüm değil, yaşamaya asla başlayamamasıdır.
*Kayıp
ve ölüm, değişimden başka bir şey değildir. Ölüm, doğum gibi doğanın bir
sırrıdır. Ölümü hor görme, hoş karşıla. Çünkü doğanın herşeyden çok sevdiği
sevinci ve zevkidir o.
*Ölüm,
sadece bizi arzularımızın kuklası olmaktan, zihnimizin kaprislerinden ve
etimizin hizmetçisi olmaktan ayırır.
*Her
birimizin yalnızca şimdiki zamanda, bu kısacık anda yaşadığını unutma. Geri
kalan günlerimiz ya çoktan geçip gitmiştir ya da bilinmeyen gelecektedir.
Dolayısıyla her birimizin yaşamı kısadır.
*Tarihe
geri dön ve bir bak! Yükselen ve batan imparatorlukları gördüğünde, geleceği de
görebilirsin.
*Ya
bu dünyada yaşamayı sürdürürsün, ki buna artık alıştın. Ya da onun dışına
çıkarsın ve bunu kendi isteğinle yaparsın; ya da ölürsün. Böylece işlevin sona
erer. Bunun dışında başka seçenek yok. Öyleyse, yürekli ol!
*İşini,
harcadığın çaba seni mutsuz kılıyormuş gibi, ya da acınma, yahut takdir
beklediğin için değil, istediğin için yap. Kendini yapman gereken şeye ver ya
da ortak yararın gerektirdiği gibi çekil.
Evrenin birliği
*Herşey
birbirine bağlıdır ve herşeyi birbirine bağlayan bağ kutsaldır. Hemen hemen
hiçbir şey insana yabancı değildir. Çünkü herşey birbirleriyle ilişkili olarak
düzenlenmiş olup birlikte evrenin düzenini oluştururlar. Var olan bütün
şeylerden oluşan bir tek dünya vardır. Onları kuşatan Tanrı tektir, öz tektir,
yasa tektir. Tüm düşünen varlıklarda ortak olan us ve gerçek tektir.
*Duyarlı,
evrendeki olguları derinden kavrayacak zekası olan bir insan, ikincil sonuçlar
olarak ortaya çıkan şeyler arasında bile, kendine özgü bir çekiciliği olmayan
neredeyse hiçbir şey bulamaz. Böyle bir insan, yabanıl hayvanların görkemli bir
biçimde açılmış ağızlarına bakmaktan, ressamlarla yontucuların bunlara ilişkin
betimlemelerinden duyduğundan daha az hoşnutluk duymaz. Dikkatli gözleriyle
yaşlı bir erkekte ya da yaşlı bir kadında kendine özgü güzelliği
algılayacaktır. Çocukların sevimliliğini algıladığı gibi, kendilerini herkese
değil, yalnızca doğayı gerçekten sevenlere gösteren buna benzer daha birçok
şeyin ayrımına varacaktır.
*Doğa
hiçbir durumda sanattan daha aşağı değildir, çünkü sanatlar doğayı yansılarlar.
Bu böyle olduğuna göre, her bakımdan kusursuz olan ve herşeyi kapsayan doğayı
hiçbir teknik yetenek aşamaz. Öte yandan, her sanat daha yüce olanların
yararına daha aşağı olanları yaratır; evrensel doğa da aynı şeyi yapar. Adalet
buradan kaynaklanır, bütün öteki erdemler de adalete dayanır. Çünkü ilgisiz
nesnelere değer verirsek, ya da kolayca kandırılırsak, yargıda bulunmakta
aceleci davranırsak, kararlı olmazsak, adil olamayız.
Zaman & An'ı yaşamak
*İnsan
yaşlı da ölse genç de ölse, ölünce aynı şeyi yitirir. Şimdiki zaman insanın
yoksun kalabileceği biricik şeydir. Hiç kimse sahip olmadığı bir şeyi
yitiremez.
*Zamanın
hızla akıp geçmesi karşısında yapılması gereken şey, “an”ı, “şimdi”yi
yaşamaktır. Zamanın hızla akışı, insanın uçarken görüp gönül verdiği bir
serçenin daha ona sevdalanır sevdalanmaz, kanat çırparak gözden yitip gidişine
benzer.
*Eğer
gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip
olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden
alabileceği tek şey; yaşadığımız andır.
*Zaman,
olaylardan meydana gelen coşkun bir nehir ya da sel gibidir. Fakat herşey olanı
gördüğümüz anda, aslında zaman geçip gitmiştir.
*Kendi
kendini şimdiki zamana tutsak et!
Mutluluk
*Erdemli
insan mutlu olabilmenin bütün koşullarına sahiptir. Erdemsiz insan ise
alışılmış anlamda nelere sahip olursa olsun, tümüyle mutsuzdur. Dolayısıyla
mutluluk insanın doğma, yetişme ve yaşama koşullarına bağımlı değildir. Her
insan doğal us yürütme yeteneğiyle iyi yaşama ulaşabilir. Değerlerinin
doğruluğunun ya da yanlışlığının ölçüsü ise, kişinin duygusal denge ya da
dengesizliğidir. Korku, tutku, üzüntü gibi duygusal çalkantılar erdemsizliğin
göstergeleridir. Çünkü güçsüz ve kendi içinde bölünmüş bir zihinden
kaynaklanırlar. Oysa her zaman iyiye sahip olan erdemli insan, dengeli ve
dingindir. Sıradan insanları sarsan geçici olaylar onun erdemini etkilemez.
Erdemli insan kendisinin ve başkalarının maddi koşullarını iyileştirmek için
çalışır. Ancak bu eylemlerinin değeri, dışarıdan bakıldığında görülen
başarısıyla değil, yöneldiği amacın erdemliliğiyle ölçülür.
*Yargısını
usa ve dikkatlice düşünmeye dayandırdığında, daha da yenilmez olacaktır us. Bu
nedenle, tutkulardan arınmış zihin güçlü bir kaledir. Çünkü insan
sığınabileceği ve hiçbir zaman saldırıya uğramayacağı daha sağlam bir yer
bulamaz. Bunu anlamayan yalnızca bir cahildir. Anlayan, ama ona sığınmayansa,
mutsuzdur.
*Kendi
mutluluğunuz sadece kendinize bağlıdır.
*Ruhunun
yapmak istediği şeyleri yapmadığın için acı çektin.
*Kendisiyle
uyum içinde yaşayan, evrenle uyum içinde yaşar.
*Mutlu
bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepsi de içinizde olup, düşünme şeklinizde
gizlidir.
*Yaşamını
mutlu ve erdemli geçir. Eğer tanrılar varsa ve adillerse; o zaman ne kadar
dindar olduğunuza aldırmayacaklar, sizi iyi ahlaklı olduğunuz için kabul
edeceklerdir. Eğer tanrılar varsa ve adil değillerse, o zaman onlara tapmanın
bir anlamı olmayacaktır. Eğer tanrılar yoksa; ölmüş olacaksınız ama,
sevdikleriniz tarafından hatırlanacak asil bir hayat yaşamış olacaksınız.
*İncinme
duygunu reddet! Çünkü, incinme geçicidir.
*Mutlu
bir yaşam, düşüncelerimizin kalitesi ile ilgilidir. O yüzden düşüncelerine göz
kulak ol. Makul ve erdemli bir insan olman için uygunsuz kavramlardan uzak dur.
Erdem
*Bir
dış nedenden ötürü üzülüyorsan, aslında canını sıkan bu değil, onun hakkındaki
yargındır. Bu yargıdan her an vazgeçebilirsin. Ama seni üzen kendi
karakterinden kaynaklanan bir şeyse, yargını düzeltmeni kim engelleyebilir?
Aynı biçimde, seni üzen şey; doğru bulduğun bir eylemi yerine getirememekse, o,
kendini üzüntüye kaptıracak yerde, niçin o eylemi yapmakta direnmiyorsun? “Ama
yolumu kesen çok güçlü bir engel var.” O zaman üzülmemelisin, çünkü
başarısızlığının nedeni senin usuna dayanmıyor. “Ama bu işi yapamazsam,
yaşamamın hiçbir anlamı kalmaz.” Öyleyse, hedefine ulaşan birinin yaşamına son
vermesi gibi yoluna çıkan engellere kin duymaksızın dingince ayrıl yaşamdan.
*Biri
seni suçlar, senden nefret eder ya da binleri seni incitecek şeyler söylerse,
ruhlarına yakından bak, ne tür insanlar olduklarını gör. Senin hakkında şöyle
ya da böyle bir fikir oluşturacakları için kendine eziyet etmene değmediğini
anlayacaksın o zaman.
*Soylu
adam kendini, kendinden yüksekteki insanlar ile karşılaştırır. Fakat adi adam
kendini, kendinden düşük olan insanlar ile karşılaştırır. Biri esinlenir,
diğeri hırslanır.
*Senin
alışkanlık edindiğin düşüncelerden ibaret olman gibi, zihninin oluşturduğu bir
karakter olacaksın. Çünkü ruh, düşüncelerin renkleri ile boyanmıştır.
*Bir
adam hırslarından daha büyük değildir.
*Öfkenin
sonuçları, nedenlerinden çok daha üzücüdür.
*Tüm
zaferlerin sırrı, bariz olmayan şeyleri düzenlemede yatar.
*Ruhu,
olayların gidişatıyla sıkmayın. Olayların gidişatının sizin sıkıntınıza
ihtiyacı yoktur.
*Algılarını,
isteklerini ve içgüdülerini sona erdirirsen ruhun özgürdür.
*Güç
zihninizdedir, dışarıda bir yerlerde değil. Bunu anladığınızda dayanıklılık
gücünüzü de bulacaksınız.
*İç'e
bak. İç'i yeterince kazabilirsen iyilik çeşmesine ulaşırsın.
*Yaşam
sanatı, danstan çok bir güreşe benzer.
*En
büyük intikam, affetmek ve incitene benzememektir.
*Her
gününü sanki son günmüş gibi yaşa!
*Biz,
başkalarına iyilik yapma konusunda, bir atın koşması gibi veya arıların bal
yapması kadar doğalca yapmalıyız bunu.
*Kim
kendiyle uyum içinde yaşarsa, o kişi evren ile de uyum halindedir.
*Hayat
iyi yada kötü değildir. Fakat sadece iyi ve kötünün olduğu bir yerdir.
*Yoksulluk
bütün suçların anasıdır.
*Bilge
kişiye göre hayat bir problemdir, cahil kişiye göre ise bir çözüm.
Kader
*Tanrım,
bana değiştiremeyeceklerim karşısında sabır, değiştirebileceklerim karşısında
güç ve cesaret, bu ikisini ayırmak için ise bilgelik ver!
*Kaderin
seni bağladığı şeyleri ve seni bir araya getirdiği insanları tüm kalbinle
kabullen. Hangi şey senin için örülmüş olan kaderden daha çok sana uyabilir ki!
*Efendisinden
kaçan, kaçak bir köledir, ama bizim en üstün efendimiz yasadır. Bu nedenle ona
aykırı davranan kişi kaçak bir köledir. Bunun gibi, kendini acıya, öfkeye,
korkuya kaptıran, herşeyi yöneten yani herkese payına düşeni veren yasa
tarafından belirlenen şeylerin olmamış olmasını, olmakta olmamasını, ileride
olmamasını isteyen kişi de. Sonuç olarak, korkan, acı çeken ya da öfkelenen
kişi de kaçak bir köledir.
*Olaylara
kendi özgür istemiyle boyun eğme yetisinin yalnızca ussal bir yaratığa
bağışlandığını, oysa bütün ötekiler için boyun eğmenin mutlak bir zorunluluk
olduğunu da düşün.
*Havaya
atılan bir taş için ne yeniden yere düşmek kötü bir şeydir, ne de yükselmek iyi
bir şey.
*Gerçekleşen
herşey, gerçekleşmesi gerektiği gibi gerçekleşir. Dikkatle incelediğinizde
bunun böyle olduğunu görürsünüz.
*İnsanın
başına kaldıramayacağı hiçbir şey gelmez.
*Sağlıklı
bir göz, görülebilen herşeyi görebilmelidir. "Yalnızca iyi olan şeyleri görmek
istiyorum" diyemez. Çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur.
Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek
herşeyi algılamalıdır.
İnsanlar & Dürüstlük:
*“Sana
dürüst davranmak istiyorum” diyen kişi, nasıl da yozdur, nasıl da ikiyüzlüdür.
Sen ne yapıyorsun arkadaş? Bu sözlere ne gerek var? Gerçek kendiliğinden
açıklığa kavuşacak. Gerçek, yüzünde yazmalı, sesinde yankılanmalı, gözlerinde
parlamalı. Tıpkı sevilenin, sevenin gözlerinde herşeyi hemen okuması gibi.
Basit ve dürüst insan tam anlamıyla böyle olmalıdır. Tıpkı yabanıl biri yanına
yaklaşır yaklaşmaz, ister istemez onun hemen ayrımına varan biri gibi. Ama
basitmiş gibi görünmek, tıpkı kılıç gibidir. Kurdun kuzuya gösterdiği
dostluktan daha kötü bir şey yoktur. En çok bundan kaçın. İyi, içten, sevecen
bir insanın bu niteliklerini gözleri açığa vurur, bunlar senin gözünden kaçmaz.
*İnsanın
herkesten çok kendisini sevmesine, gene de kendisinin kendi hakkındaki
yargısına başkalarınınkinden daha değer vermesine sık sık şaşarım. Hiç kuşku
yok, bir tanrı ya da akıllı bir öğretmen karşısına çıkıp, zihninde belirir
belirmez yüksek sesle dile getiremeyeceği hiçbir şeyi tasarlamamasını,
düşünmemesini buyursaydı, bir gün bile katlanamazdı buna. Böylece,
yakınlarımızın bizim hakkımızda düşündüklerine, bizim kendi hakkımızdaki
düşüncelerimizden çok daha fazla saygı duyuyoruz.
*Birisine
bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman
ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi?
*İnsanlar
birbirleri için yaratılmıştır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı
anlayışlı ol.
*Birisinin
hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını
düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer
olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni
öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey
olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun.
*Sizi
sözünden dönmeye, öz saygınızı yitirmeye, birinden nefret etmeye, şüphe etmeye,
küfür etmeye, iki yüzlü davranmaya, etrafında duvar ve perde isteyen her hangi
bir şeyi arzulamaya sürükleyen şeyi asla yararlı görmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder