Yazaaneye Kaydol

Yazaanede Olan Bitenden Haberdar Ol:

Delivered by FeedBurner

Subscribe to Nevzatın Yazaanesi by Email

9 Mayıs 2017 Salı

Bir Tiryakinin Sınanması

Bir Tiryakinin Sınanması

Alışkanlık hakikaten çok büyük bir güçtür, ama eğer bu iyi bir alışkanlık ise. Nasıl ki gelişmiş bir silah ve güç, kötü insanların elinde olduğunda insanlık için çok tehlikeli bir hale geliyorsa, kötü alışkanlıklar da, bizi kişisel olarak uçuruma sürükleyebilecek kadar tehlikelilerdir. Alışkanlık çok büyük bir güçtür, çünkü bir çok şeyi enerji harcamadan, farkına bile varmadan yaparsınız. Ancak alışkanlığınız kötü bir alışkanlık ise, kendi aleyhinize çok büyük bir düşmandır. Çünkü o artık sizin içinize yerleşmiştir. Yani aslında o, siz olmuş, siz ise o olmuşsunuzdur. Artık isteseniz de ondan ayrılamazsınız! İsteseniz bile, o sizin yanınızdan ayrılmaz. O artık yakanıza ve paçanıza yapışmıştır. Ne gibi alışkanlıklar kötüdür peki? Siz istemediğiniz halde bazı davranışları elinizde olmadan yapıyorsanız, o davranışı yapmadan duramıyorsanız ve bu davranışlar artık size, çevrenize, ilişkilerinize, sağlığınıza ve ruhunuza zarar vermeye başlamışsa bu eylemleriniz artık kötü bir alışkanlığa dönüşmüş demektir. Bazı davranışları farkında olmadan, hergün veya düzenli olarak tekrar ediyorsanız ve bu davranışlar, sizin bütün değerli zamanınızı alıyorsa, kendi projelerinize ve hedeflerinize ayıracak bir zaman bırakmıyorsa, bu da kötü bir alışkanlıktır. Eğer sürekli tekrarladığınız bir eylemden dolayı, ailenizle, arkadaşlarınızla, toplumdaki diğer insanlarla sorunlar yaşıyorsanız bunun da kötü bir alışkanlık olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer bazı alışkanlıklarınız sizi yalnızlığa itiyorsa bunlar da kötü birer alışkanlıktır. Aşırı alkol tüketme, kumar, uyuşturucu ve sigara bağımlılığı hepimizin bildiği sağlık düşmanı ve yuva yıkan kötü alışkanlıklardandır. Bunun yanında günümüzde yaygınlaşan, birçok kişinin bunu sorun olarak görmediği, bilmeden yaptığı alışkanlıklar da vardır. Bu alışkanlıklar bize hiç birsey kazandırmayan, insan olarak potansiyelimizi sıfırlayan, zararlı alışkanlıklardandırlar. Bunlar da kısmen yuva yıkıcı ve insanları asosyalliğe iten alışkanlıklardır. Bilgisayar oyunları, porno film izleme alışkanlığı, sosyal medya bağımlılığı, sürekli televizyon izleme bağımlılığı, bahis ve kumar alışkanlığı, internet bağımlılığı, çok yeme alışkanlığı... vb alışkanlıklar, günümüz insanlarının karşı karşıya kaldığı kötü alışkanlıklardandır. Eğer bunlar gibi kötü bir alışkanlık edindiyseniz, artık bundan kurtulmanız çok zor ama imkansız değildir. Önce bunun kötü bir alışkanlık olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. İstemek herşeyin başıdır dolayısıyla, bu alışkanlıktan bilinçli olarak kurtulmayı istemeniz gerekiyor. Değişimi istemezseniz, kendinizi kötü alışkanlıktan kurtaramazsınız. Ancak, durumu "kötü bir alışkanlık" olarak kabul edip, bundan kurtulmak istiyorsanız, yolun yarısını geçmişsiniz demektir. Eğer kendinizi, kötü alışkanlığınızdan bir süre (bazı araştırmalara göre en az 66 gün) boyunca uzak tutabilirseniz, bu alışkanlıklardan kurtulabirsiniz. Muhakkak bu yolda hata yapacaksınız yanılacaksınız, başarısız olacaksınız. Ama yılmayıp ısrar ederseniz, her başarısızlıktan sonra yeniden başlayabilirseniz, her düştüğünüzde yeniden kalkıp, denemeye devam ederseniz sonunda mutlaka kazanırsınız. Ama yine de olmuyor mu? Merak etmeyin... Olacak. Sadece yılmadan ısrarla denemeye devam edin.

Kötü alışkanlıklar konusunda, kendimi sigaranın pençesinden kurtulabilmek için verdiğim mücadeleden bahsetmek isterim. Kendime söz verip de uzun süreler boyunca yerine getiremediğim sigarayı bırakma serüvenimde hayal kırıklıkları umutsuzlarla dolu zamanlar yaşadım. Çünkü, ben de gençliğimde sigaraya başlamıştım. O dönem benim için sigara içmek çok cool, karizmatik ve keyifli bir şeydi. Çünkü çevremde değer verdiğim en karizmatik şahsiyetler sigara içiyorlardı. Ben de artık sigarasız bir hayat düşünemiyordum. En sevdiğim şeyleri zihnimde sigara içme ritüeli ile eşleştirmiştim. Her yemekten sonra sigara olmazsa olmazdı benim için. Çok keyifli bir çay yada kahve keyfi benim için sigarasız olamazdı. Arkadaşlarla derin bir sohbet de tabi ki sigarasız olmazdı. Sabah uyandıktan sonra kahvaltı, sadece sigara içebilmek için ön bir gereklilikti. İşyerinde küçük bir işi bitirmenin ödülü sigara molasıydı. Her uzun sürecek bir işlemden önce, yada bir yolculuğa çıkmadan önce sigara içmeliydim. Gece yatmadan önce mutlaka son sigaramı içmeliydim. Birine kızdıysam, yada efkarlanırsam sigara içerdim. Kendimi mutlu hissedersem sigara içerdim. Artık sigara benim en yakın dostumdu. Sigarasız bir hayat düşünemiyordum. Böylece 8-9 yıl geçti. Artık bedenim üstünde sigaranın etkilerini yavaş yavaş hissetmeye başlıyordum. Merdiven çıkmakta zorluk çekiyor, yürümek bile istemiyordum. Midemde sürekli gastrit yanmasını çekiyor, sigara paketi ile birlikte yanımda devamlı olarak bir tablet de"Talcid" taşıyordum. Üst solunum yollarım ile ilgili olarak devamlı sorunlar yaşıyordum. Üstüm, başım, ellerim ağır bir şekilde sigara kokuyordu. Artık sigaranın en sevdiğim dostum değil, tam tersine benim düşmanım olduğunu anlamıştım. Hemen bırakmaya karar verdim. Öyle ya, beni sevmeyeni, bana zarar vereni bende sevmezdim. Ve hemen hızlıca bir karar vererek sigarayı bıraktım. Cebimdeki yarım sigara paketini çöpe attım. "Oh be artık sigaradan kur-tul-dum!"...diyordum ki, hemen ertesi gün hata yaptığımı anladım. Etrafımda sadece sigara içen, mutlu insanlar görüyordum. Ellerinde yanan sigaraları ile ne kadar da mutlu görünüyorlardı! Sevinçle sigaralarının dumanını ciğerlerine çekerlerken, içimdeki "keyifçi ben" kendime; sigarayı bırakmakla ne kadar "geri zekalı" olduğumu yüzüme vuruyordu. İçimdeki keyifçi ben, bana diyordu ki " seni geri zekalı! Sigara kadar keyifli bir şey bırakılır mi? Hem de bu kadar kısa zamanda... Ah salak! Bir de yarım paketi çöpe attın. Bari paketini bitirip de bıraksaydın! İnsanlara bak ne kadar da mutlular! Sen de hemen bir tane yakarak aralarına karışabilirsin!" Ben de öyle yaptım. İçimdeki sesi dinledim, hemen bir sigara aldım ve yaktım. "Ooooh be hayat varmış" dedim. Sigaraya, eski dostuma ihanet ettiğim için, içten içe kendimi suçladım. Bir daha ona asla ihanet etmeyecektim. O yine benim en sevdiğim, en sadık ve yegane dostumdu. Böylece birkaç ay daha geçti. Yine bir boğaz ağrısı ve öksürük nöbetinden sonra tekrar ani bir şekilde sigarayı bırakmaya karar verdim. Bu sefer tabiki paket bitince bırakacaktım. Son paketimin son sigaralarını azar azar özenle, önemle, kendimi vererek içtim. Sanki sevgiliden bir daha kavuşmamak üzere ayrılacaktım. Bu öyle bir ayrılıktı ki, terk edilme değil anlaşarak ayrılma değil, terk etme idi. Çok sevilen bir sevgiliyi tek taraflı olarak terk etmek... Bu yüzden, bu ayrılık bana daha bir hüzünlü ve acıklı göründü. Ama artık karar vermiştim işte! Ve işte bu son sigara ile artık sigarayı resmen bırakıyordum. Ve bıraktım. Artık kendime söz vermiştim bir daha geri dönmemek üzere bırakmıştım. Kendimi çok kudretli zannettiğim o ilk bırakma anının etkisi çabucak geçti.Yine o bilindik buhranlar bastırmaya başladı. Sigarasız gün ve saatler tekrardan işkenceye dönüşmüştü. Sigarasız dakikalarımı, saatlerimi, günlerimi sayar olmuştum. Yemekler tatsız tuzsuzdu artık benim için. Çayın, kahvenin hiç bir keyfi yoktu. Sanki sigarayı değil, hayatımın neşesini bırakmıştım. Yine içimdeki o ses vır vır vır konuşmaya başlamıştı. Yine sigarayı bıraktığım için beni suçluyordu. Bazen ağır konuşuyor, hatta hakaretler ediyordu. Yine etrafta sigaralarını keyifle tüttüren, mutlu, cool insanları görüyordum. Zayıf bir anında hemen en yakın bakkaldan bir paket sigara almaya karar verdim. Nasıl olsa sigarayı bıraktığımı kimseye söylememiştim. "Hem söylesem de kime ne?" idi. Hemen satın aldığım paketi hızla açtım. Bu an sanki çok sevilen sevgiliyle tekrardan kavuşma anı idi. Hemen sigaraları peş peşe tellendirdim. 4-5 günlük sigarasız bir aradan sonra o ilk sigara, sanki bambaşka bir şeydi. Ayaklarımı yerden kesti, başımı döndürdü. "Saf mutluluk" işte bu idi. Bu kavusma sonrası sigaralari içerken başka bir şey oldu. Şimdi artık kafamın içinde beni suçlayan iç sesler ikiye çıkmıştı. İlk ses, sigarayı bıraktığım için beni suçlayıcı konuşurken, bu yeni iç sesim sigaraya geri döndüğüm için beni suçluyordu. Kendime verdiğim sözü tutamadığım için beni suçluyordu. Bana zarar veren, beni yavaş yavaş öldüren sigara ile vedalaşamamamı eleştiriyordu. Ama o sese çok fazla kulak asmadım. Sigaralarımın keyfini çıkardım. İki başarısız denemeden sonra 3. Bir maceraya, yeni bir yenilgiye niyetim yoktu. O yüzdan uzun bir süre tekrar sigarayı bırakmayı hiç düşünmedim. Fakat sigara içmek benim için bir keyiften çok, yine bir külfet, bir yük, bir eziyet haline gelmeye başladı. Mide yanmaları boğaz ağrıları, burun tıkanıklıkları, öksürükler... Bir gün bir arkadaş meclisinde geçen muhabbet içinde bir cümle duydum. Birisi sigarayı içmemeye yemin ederek bırakmış. Bunu duyan ben, içimden hemen karar verdim. Sonuç almak garanti gibi görünen bu yöntem neden benim aklıma gelmemişti ki? Ben de yemin ederek bırakmalıydım. Ne de olsa inançlı bir insandım. Hemen ertesi günü kendi kendime yemin ederek sigarayı tekrar (paketimi bitirerek) bıraktım. İlk bir kaç hafta kararlılığımdan bir şey kaybetmedim. Çünkü Allah huzurunda yemin ederek bu işi nihayete erdirmiştim. Benim için geri dönüş yoktu artık. Ama bir süre sonra, yine içimdeki (kötü) ses vır vır konuşmaya başlamıştı. "İşte sigaralı günlerin çok güzeldi, çok keyifliydi, neden bıraktın ki, işte şu yemeğin üstüne bi sigara olacaktı ki...vb" düşünceler kafamda durmadan beni taciz ediyordu. Ama, içimdeki diğer (iyi) ses de konuşuyordu. Ama onun sesi daha az çıkıyordu. "Boşver Nevzat, iyiki de bıraktın bak daha sağlıklısın" diyordu. Merdiven çıkarken artık kesilmiyorsun, öksürük ve boğazında her sabah düğümlerle uyandığın o günler artık geride kaldı, yakında spora bile başlayabilirsin...vb” Bu güzel düşüncelerle dolu iç sesim beni mutlu ediyordu. Herşey bir kaç hafta yolunda gitti. Nerdeyse sigarayı bırakmıştım. Evet sigara hep aklımdaydı, ama artık bırakmıştım. Derken, bir gün arkadaşlarla oturup muhabbet ederken tutulan sigarayı kendi sağduyulu sesimden bile hızlı davranarak, hiç düşünmeden alıp yakıvermiştim. Ne bir içsel direnme ne bir iç muhasebe, ne yeminimi bozma korkusu, hiç bir şey yoktu! O anda o sigarayı içmek, benim için herşeyden değerli idi. Ahh ne güzeldi o sigara! O bir kaç haftalık aradan sonra içilen o sigara... Ancak tutulan o sigarayı almamla birlikte, tabiki tüm kazanımlarım da çöpe gitmişti. Ben yine paket taşımaya başlamıştım. Artık içimdeki (iyi) de sesini yükseltip, bana karşı daha ağır konuşmaya başlamıştı. Bana " be hey geri zekalı. Kendine verdiğin sözleri tutmadığın gibi, Allah'a verdiğin sözü de tutamadın. Artık sigarayı nasıl bırakacaksın? Artık sağlıklı olma, kendi hayatında söz sahibi olma gibi masalları düşünme bile! Artık hayatında yeni başlangıçları nasıl yapacaksın? Senden bir cacık olmaz!" diye yıkıcı yıkıcı konuşmaya başlamıştı. Yeminimi bozduğumu duyan annem de beni çok feci bir şekilde haşlamıştı! Yeminimi bozduğum için yemin paraları, sadakalar verdim. Bir kaç gün oruç tuttum. Ama ohh ya, hayat yine (sigara ile) devam ediyordu. Yeminimi bozsam da kefaret vermiş ve sigarama geri kavuşmuştum! Artık bir daha yeminle sigara bırakma gibi bir salaklık zaten yapmazdım. Neden yemin etmiştim ki zaten! Her neyse artık kendi kendime büyük laflar etmemeyi, kendime büyük hedefler koymamayı öğrenmiştim. Artık sigaradan zevk almıyordum ancak sağlık sorunlarım devam ermesine rağmen, yeniden sigarayı bırakma girişimine de kalkışamıyordum. Çünkü tekrardan sıfırdan başlamak, tekrardan yenilgi alma korkusu önümde caydırıcı bir duvar gibi yükseliyordu. Yani bir yönden ondan nefret ederken, diğer yandan da ondan uzaklaşamıyordum da. Bu da sigaraya karşı olan nefretimi daha da büyütüyordu. Böylece aylar geçti. Bir gün, bir gazetede "sigarayı bırakma taktikleri" adlı bir yazı okudum. Benim gibi sigarayı bırakamayan kişilere, farklı taktikler veriyor ve yeni yöntemler öğretiyordu. Diyordu ki "sigarayı neden sevdiğinizi, neden bırakmak istediğinizi bir kağıda tek tek yazın ve her gün en az 3 defa okuyun. Sigarayı azaltarak değil de artırarak, kendinizi iğrendirerek bırakın." Bir diğer taktik: "İçtiğiniz sigaraların izmaritlerini atmayın. Kapağı açık olan bir kavanozda biriktirin. Yatağınızın baş ucuna koyun. Böylece o kötü koku sizi sigaradan nefret ettirip, sigarayı bırakmanıza yardımcı olacaktır."...vb bir sürü taktik öğretiyordu. Ben de bu taktiklerin hepsini bir bir denedim. Ama neredeyse hepsinin sonunda yeni hayal kırıklıkları yaşıyordum. Tam bıraktım derken, ansızın sokakta yada deniz kenarında sigara içen mutlu insanları görüyor, sigaraya geri dönüyordum. Hatta bir keresinde birkaç haftalık bir aradan sonra, deniz kenarında efkarlanıp, sigara içen hiç tanımadığım birinden sigara isteyerek tekrardan sigaraya geri başlamıştım. Tüm bu yaşadığım başarısızlıklar ve kendi kendime verdiğim sözleri tutamayışım sonucu, artık neredeyse kişiliğimi kaybediyordum. İçimdeki o (iyi) ses artık çok ağır konuşuyordu. " Geri zekalı, salak, kişiliksiz! Sen nasıl bir insansın. Sigara gibi sana açıkça düşman olan bir şeyi bile bırakmıyorsun. Sen ne zaman kendi hayatın üzerinde söz sahibi olacaksın? Bakalım, o seni bırakmadan, sen onu bırakabilecek misin?" diyordu. Her sigarayı bırakma denememin sonucu benim için daha bir yaralayıcı oluyordu! Aldığım kararlar, kendime verdiğim sözler, ettiğim yeminler hepsi boşa gitmişti. Resmen sigara ile yaka paça olmuştum. Ama nedense, kazanan hep o oluyordu. Artık kendime verdiğim sözleri tutamamaktan dolayı artık kişiliğim de yalama olmustu! Neredeyse kendime karşı olan saygımı ve öz güvenimi tamamen kaybetmiştim.

Böylece birkaç yıl daha gecti. Yine sağlık sorunlarım ağırlaşarak devam ederken, sigara paketim ile birlikte Talcid tablet taşımaya da devam ediyordum. Sonra yine sigarayı bırakmaya karar verdim. Bu sefer azaltarak değil de tam tersi artırarak. Artırarak peş peşe içtim. Nefret edene, midem bulanana kadar, boğazlarım yanana kadar içtim içtim, içtim. Yarım ve yedek paketlerim dahil tüm sigaralarımı kırıp çöpe attım. Bir yanım kendime gülüyordu. "Yine pişman olacaksın, yine başlayacaksın. Sen sigarayı bırakamazsın Nevzat" diyordu. Yine birkaç hafta geçti. Kendi huyumu bildiğimden, çok temkinliydim. Çok sevinmiyor, hayal kurmuyordum. Çünkü her an tekrardan başlayabilirdim. Bir kaç hafta sonra, güneşli çok güzel bir yaz günü akşamında, sevdiğim arkadaşlarımla bir restaurant cafe de oturduk. Yemek, sohbet herşey çok iyi giderken arkadaşlarımın bazıları sigaralarını yaktılar. (O yıllarda iç mekanlarda sigara içilebiliyordu.) A ha dedim kendi kendime yine başlıyoruz. Arkadaşlardan bir tane sigara istedim. Bıraktığımı bildikleri için vermek istemediler ama ben ısrar edince verdiler. Bu sefer farklı bir şey oldu. O sigarayı yakıp ilk nefesi içime çekerken kendi kendimi gözlemledim. Bu sefer, o sigarasız geçen günlerden sonra beklediğim bildik “haz” duygusu gelmemişti. Sigaradan vaz geçmek sanki benim kafamda aşırı bir şekilde abartarak büyüttüğüm büyük bir “yokluk, bir yoksunluk ve bir felaketti!” Sigaraya olan kara sevdamın esas nedeni, onun yokluğunu göze alamayışımdı! O son sigarayı içime çekerken bunları düşündüm. Aslında benim için sigaraya ulaşmak hiç de zor değildi. Ona her an ulaşabilirdim. Tıpkı şimdi olduğu gibi istersem arkadaşlarımdan bulabilir, bakkaldan alabilir, hatta sokaktan geçen herhangi birinden dahi isteyebilirdim. Ama, sigarayı bırakmayı ben kendim için istiyordum. Sağlığım için, kendi hayatımda söz sahibi olmak istediğim için. İstersem, sigara bana çok yakındı, ama ben istersem! O duygularla, sigarayı içime çektim. Arkadaslar sohbet ederken ben sigarayı düşünüyordum. Bir kaç nefes çektikten sonra, o sigaranın bana hiçbir zevk ve keyif vermediğini anladım. Ve yarım sigarayı kül tablasına bastırarak sigarayı bıraktım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe