Alışkanlık hakikaten çok büyük bir güçtür, ama eğer bu iyi bir alışkanlık
ise. Nasıl ki gelişmiş bir silah ve güç, kötü insanların elinde olduğunda
insanlık için çok tehlikeli bir hale geliyorsa, kötü alışkanlıklar da, bizi
kişisel olarak uçuruma sürükleyebilecek kadar tehlikelilerdir. Alışkanlık çok
büyük bir güçtür, çünkü bir çok şeyi enerji harcamadan, farkına bile varmadan yaparsınız.
Ancak alışkanlığınız kötü bir alışkanlık ise, kendi aleyhinize çok büyük bir
düşmandır. Çünkü o artık sizin içinize yerleşmiştir. Yani aslında o, siz olmuş,
siz ise o olmuşsunuzdur. Artık isteseniz de ondan ayrılamazsınız! İsteseniz
bile, o sizin yanınızdan ayrılmaz. O artık yakanıza ve paçanıza yapışmıştır. Ne
gibi alışkanlıklar kötüdür peki? Siz istemediğiniz halde bazı davranışları
elinizde olmadan yapıyorsanız, o davranışı yapmadan duramıyorsanız ve bu
davranışlar artık size, çevrenize, ilişkilerinize, sağlığınıza ve ruhunuza
zarar vermeye başlamışsa bu eylemleriniz artık kötü bir alışkanlığa dönüşmüş
demektir. Bazı davranışları farkında olmadan, hergün veya düzenli olarak tekrar
ediyorsanız ve bu davranışlar, sizin bütün değerli zamanınızı alıyorsa, kendi
projelerinize ve hedeflerinize ayıracak bir zaman bırakmıyorsa, bu da kötü bir
alışkanlıktır. Eğer sürekli tekrarladığınız bir eylemden dolayı, ailenizle, arkadaşlarınızla,
toplumdaki diğer insanlarla sorunlar yaşıyorsanız bunun da kötü bir alışkanlık
olduğunu anlayabilirsiniz. Eğer bazı alışkanlıklarınız sizi yalnızlığa itiyorsa
bunlar da kötü birer alışkanlıktır. Aşırı alkol tüketme, kumar, uyuşturucu ve
sigara bağımlılığı hepimizin bildiği sağlık düşmanı ve yuva yıkan kötü
alışkanlıklardandır. Bunun yanında günümüzde yaygınlaşan, birçok kişinin bunu
sorun olarak görmediği, bilmeden yaptığı alışkanlıklar da vardır. Bu
alışkanlıklar bize hiç birsey kazandırmayan, insan olarak potansiyelimizi
sıfırlayan, zararlı alışkanlıklardandırlar. Bunlar da kısmen yuva yıkıcı ve
insanları asosyalliğe iten alışkanlıklardır. Bilgisayar oyunları, porno film
izleme alışkanlığı, sosyal medya bağımlılığı, sürekli televizyon izleme
bağımlılığı, bahis ve kumar alışkanlığı, internet bağımlılığı, çok yeme
alışkanlığı... vb alışkanlıklar, günümüz insanlarının karşı karşıya kaldığı
kötü alışkanlıklardandır. Eğer bunlar gibi kötü bir alışkanlık edindiyseniz,
artık bundan kurtulmanız çok zor ama imkansız değildir. Önce bunun kötü bir
alışkanlık olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. İstemek herşeyin başıdır
dolayısıyla, bu alışkanlıktan bilinçli olarak kurtulmayı istemeniz gerekiyor. Değişimi
istemezseniz, kendinizi kötü alışkanlıktan kurtaramazsınız. Ancak, durumu
"kötü bir alışkanlık" olarak kabul edip, bundan kurtulmak
istiyorsanız, yolun yarısını geçmişsiniz demektir. Eğer kendinizi, kötü
alışkanlığınızdan bir süre (bazı araştırmalara göre en az 66 gün) boyunca uzak
tutabilirseniz, bu alışkanlıklardan kurtulabirsiniz. Muhakkak bu yolda hata
yapacaksınız yanılacaksınız, başarısız olacaksınız. Ama yılmayıp ısrar
ederseniz, her başarısızlıktan sonra yeniden başlayabilirseniz, her
düştüğünüzde yeniden kalkıp, denemeye devam ederseniz sonunda mutlaka
kazanırsınız. Ama yine de olmuyor mu? Merak etmeyin... Olacak. Sadece yılmadan
ısrarla denemeye devam edin.
Kötü alışkanlıklar konusunda, kendimi sigaranın pençesinden kurtulabilmek
için verdiğim mücadeleden bahsetmek isterim. Kendime söz verip de uzun süreler
boyunca yerine getiremediğim sigarayı bırakma serüvenimde hayal kırıklıkları
umutsuzlarla dolu zamanlar yaşadım. Çünkü, ben de gençliğimde sigaraya
başlamıştım. O dönem benim için sigara içmek çok cool, karizmatik ve keyifli
bir şeydi. Çünkü çevremde değer verdiğim en karizmatik şahsiyetler sigara
içiyorlardı. Ben de artık sigarasız bir hayat düşünemiyordum. En sevdiğim
şeyleri zihnimde sigara içme ritüeli ile eşleştirmiştim. Her yemekten sonra
sigara olmazsa olmazdı benim için. Çok keyifli bir çay yada kahve keyfi benim
için sigarasız olamazdı. Arkadaşlarla derin bir sohbet de tabi ki sigarasız
olmazdı. Sabah uyandıktan sonra kahvaltı, sadece sigara içebilmek için ön bir
gereklilikti. İşyerinde küçük bir işi bitirmenin ödülü sigara molasıydı. Her
uzun sürecek bir işlemden önce, yada bir yolculuğa çıkmadan önce sigara
içmeliydim. Gece yatmadan önce mutlaka son sigaramı içmeliydim. Birine
kızdıysam, yada efkarlanırsam sigara içerdim. Kendimi mutlu hissedersem sigara
içerdim. Artık sigara benim en yakın dostumdu. Sigarasız bir hayat
düşünemiyordum. Böylece 8-9 yıl geçti. Artık bedenim üstünde sigaranın
etkilerini yavaş yavaş hissetmeye başlıyordum. Merdiven çıkmakta zorluk
çekiyor, yürümek bile istemiyordum. Midemde sürekli gastrit yanmasını çekiyor,
sigara paketi ile birlikte yanımda devamlı olarak bir tablet
de"Talcid" taşıyordum. Üst solunum yollarım ile ilgili olarak devamlı
sorunlar yaşıyordum. Üstüm, başım, ellerim ağır bir şekilde sigara kokuyordu.
Artık sigaranın en sevdiğim dostum değil, tam tersine benim düşmanım olduğunu
anlamıştım. Hemen bırakmaya karar verdim. Öyle ya, beni sevmeyeni, bana zarar
vereni bende sevmezdim. Ve hemen hızlıca bir karar vererek sigarayı bıraktım.
Cebimdeki yarım sigara paketini çöpe attım. "Oh be artık sigaradan
kur-tul-dum!"...diyordum ki, hemen ertesi gün hata yaptığımı anladım.
Etrafımda sadece sigara içen, mutlu insanlar görüyordum. Ellerinde yanan
sigaraları ile ne kadar da mutlu görünüyorlardı! Sevinçle sigaralarının
dumanını ciğerlerine çekerlerken, içimdeki "keyifçi ben" kendime;
sigarayı bırakmakla ne kadar "geri zekalı" olduğumu yüzüme vuruyordu.
İçimdeki keyifçi ben, bana diyordu ki " seni geri zekalı! Sigara kadar
keyifli bir şey bırakılır mi? Hem de bu kadar kısa zamanda... Ah salak! Bir de
yarım paketi çöpe attın. Bari paketini bitirip de bıraksaydın! İnsanlara bak ne
kadar da mutlular! Sen de hemen bir tane yakarak aralarına
karışabilirsin!" Ben de öyle yaptım. İçimdeki sesi dinledim, hemen bir
sigara aldım ve yaktım. "Ooooh be hayat varmış" dedim. Sigaraya, eski
dostuma ihanet ettiğim için, içten içe kendimi suçladım. Bir daha ona asla ihanet
etmeyecektim. O yine benim en sevdiğim, en sadık ve yegane dostumdu. Böylece
birkaç ay daha geçti. Yine bir boğaz ağrısı ve öksürük nöbetinden sonra tekrar
ani bir şekilde sigarayı bırakmaya karar verdim. Bu sefer tabiki paket bitince
bırakacaktım. Son paketimin son sigaralarını azar azar özenle, önemle, kendimi
vererek içtim. Sanki sevgiliden bir daha kavuşmamak üzere ayrılacaktım. Bu öyle
bir ayrılıktı ki, terk edilme değil anlaşarak ayrılma değil, terk etme idi. Çok
sevilen bir sevgiliyi tek taraflı olarak terk etmek... Bu yüzden, bu ayrılık
bana daha bir hüzünlü ve acıklı göründü. Ama artık karar vermiştim işte! Ve
işte bu son sigara ile artık sigarayı resmen bırakıyordum. Ve bıraktım. Artık
kendime söz vermiştim bir daha geri dönmemek üzere bırakmıştım. Kendimi çok
kudretli zannettiğim o ilk bırakma anının etkisi çabucak geçti.Yine o bilindik
buhranlar bastırmaya başladı. Sigarasız gün ve saatler tekrardan işkenceye
dönüşmüştü. Sigarasız dakikalarımı, saatlerimi, günlerimi sayar olmuştum.
Yemekler tatsız tuzsuzdu artık benim için. Çayın, kahvenin hiç bir keyfi yoktu.
Sanki sigarayı değil, hayatımın neşesini bırakmıştım. Yine içimdeki o ses vır
vır vır konuşmaya başlamıştı. Yine sigarayı bıraktığım için beni suçluyordu.
Bazen ağır konuşuyor, hatta hakaretler ediyordu. Yine etrafta sigaralarını
keyifle tüttüren, mutlu, cool insanları görüyordum. Zayıf bir anında hemen en
yakın bakkaldan bir paket sigara almaya karar verdim. Nasıl olsa sigarayı
bıraktığımı kimseye söylememiştim. "Hem söylesem de kime ne?" idi.
Hemen satın aldığım paketi hızla açtım. Bu an sanki çok sevilen sevgiliyle
tekrardan kavuşma anı idi. Hemen sigaraları peş peşe tellendirdim. 4-5 günlük
sigarasız bir aradan sonra o ilk sigara, sanki bambaşka bir şeydi. Ayaklarımı
yerden kesti, başımı döndürdü. "Saf mutluluk" işte bu idi. Bu kavusma
sonrası sigaralari içerken başka bir şey oldu. Şimdi artık kafamın içinde beni
suçlayan iç sesler ikiye çıkmıştı. İlk ses, sigarayı bıraktığım için beni
suçlayıcı konuşurken, bu yeni iç sesim sigaraya geri döndüğüm için beni suçluyordu.
Kendime verdiğim sözü tutamadığım için beni suçluyordu. Bana zarar veren, beni
yavaş yavaş öldüren sigara ile vedalaşamamamı eleştiriyordu. Ama o sese çok
fazla kulak asmadım. Sigaralarımın keyfini çıkardım. İki başarısız denemeden
sonra 3. Bir maceraya, yeni bir yenilgiye niyetim yoktu. O yüzdan uzun bir süre
tekrar sigarayı bırakmayı hiç düşünmedim. Fakat sigara içmek benim için bir
keyiften çok, yine bir külfet, bir yük, bir eziyet haline gelmeye başladı. Mide
yanmaları boğaz ağrıları, burun tıkanıklıkları, öksürükler... Bir gün bir
arkadaş meclisinde geçen muhabbet içinde bir cümle duydum. Birisi sigarayı
içmemeye yemin ederek bırakmış. Bunu duyan ben, içimden hemen karar verdim.
Sonuç almak garanti gibi görünen bu yöntem neden benim aklıma gelmemişti ki?
Ben de yemin ederek bırakmalıydım. Ne de olsa inançlı bir insandım. Hemen
ertesi günü kendi kendime yemin ederek sigarayı tekrar (paketimi bitirerek) bıraktım.
İlk bir kaç hafta kararlılığımdan bir şey kaybetmedim. Çünkü Allah huzurunda
yemin ederek bu işi nihayete erdirmiştim. Benim için geri dönüş yoktu artık.
Ama bir süre sonra, yine içimdeki (kötü) ses vır vır konuşmaya başlamıştı.
"İşte sigaralı günlerin çok güzeldi, çok keyifliydi, neden bıraktın ki,
işte şu yemeğin üstüne bi sigara olacaktı ki...vb" düşünceler kafamda
durmadan beni taciz ediyordu. Ama, içimdeki diğer (iyi) ses de konuşuyordu. Ama
onun sesi daha az çıkıyordu. "Boşver Nevzat, iyiki de bıraktın bak daha
sağlıklısın" diyordu. Merdiven çıkarken artık kesilmiyorsun, öksürük ve
boğazında her sabah düğümlerle uyandığın o günler artık geride kaldı, yakında
spora bile başlayabilirsin...vb” Bu güzel düşüncelerle dolu iç sesim beni mutlu
ediyordu. Herşey bir kaç hafta yolunda gitti. Nerdeyse sigarayı bırakmıştım. Evet
sigara hep aklımdaydı, ama artık bırakmıştım. Derken, bir gün arkadaşlarla
oturup muhabbet ederken tutulan sigarayı kendi sağduyulu sesimden bile hızlı
davranarak, hiç düşünmeden alıp yakıvermiştim. Ne bir içsel direnme ne bir iç
muhasebe, ne yeminimi bozma korkusu, hiç bir şey yoktu! O anda o sigarayı
içmek, benim için herşeyden değerli idi. Ahh ne güzeldi o sigara! O bir kaç
haftalık aradan sonra içilen o sigara... Ancak tutulan o sigarayı almamla
birlikte, tabiki tüm kazanımlarım da çöpe gitmişti. Ben yine paket taşımaya
başlamıştım. Artık içimdeki (iyi) de sesini yükseltip, bana karşı daha ağır
konuşmaya başlamıştı. Bana " be hey geri zekalı. Kendine verdiğin sözleri
tutmadığın gibi, Allah'a verdiğin sözü de tutamadın. Artık sigarayı nasıl bırakacaksın?
Artık sağlıklı olma, kendi hayatında söz sahibi olma gibi masalları düşünme
bile! Artık hayatında yeni başlangıçları nasıl yapacaksın? Senden bir cacık
olmaz!" diye yıkıcı yıkıcı konuşmaya başlamıştı. Yeminimi bozduğumu duyan
annem de beni çok feci bir şekilde haşlamıştı! Yeminimi bozduğum için yemin
paraları, sadakalar verdim. Bir kaç gün oruç tuttum. Ama ohh ya, hayat yine
(sigara ile) devam ediyordu. Yeminimi bozsam da kefaret vermiş ve sigarama geri
kavuşmuştum! Artık bir daha yeminle sigara bırakma gibi bir salaklık zaten
yapmazdım. Neden yemin etmiştim ki zaten! Her neyse artık kendi kendime büyük
laflar etmemeyi, kendime büyük hedefler koymamayı öğrenmiştim. Artık sigaradan
zevk almıyordum ancak sağlık sorunlarım devam ermesine rağmen, yeniden sigarayı
bırakma girişimine de kalkışamıyordum. Çünkü tekrardan sıfırdan başlamak,
tekrardan yenilgi alma korkusu önümde caydırıcı bir duvar gibi yükseliyordu.
Yani bir yönden ondan nefret ederken, diğer yandan da ondan uzaklaşamıyordum
da. Bu da sigaraya karşı olan nefretimi daha da büyütüyordu. Böylece aylar
geçti. Bir gün, bir gazetede "sigarayı bırakma taktikleri" adlı bir
yazı okudum. Benim gibi sigarayı bırakamayan kişilere, farklı taktikler veriyor
ve yeni yöntemler öğretiyordu. Diyordu ki "sigarayı neden sevdiğinizi,
neden bırakmak istediğinizi bir kağıda tek tek yazın ve her gün en az 3 defa
okuyun. Sigarayı azaltarak değil de artırarak, kendinizi iğrendirerek
bırakın." Bir diğer taktik: "İçtiğiniz sigaraların izmaritlerini
atmayın. Kapağı açık olan bir kavanozda biriktirin. Yatağınızın baş ucuna
koyun. Böylece o kötü koku sizi sigaradan nefret ettirip, sigarayı bırakmanıza
yardımcı olacaktır."...vb bir sürü taktik öğretiyordu. Ben de bu
taktiklerin hepsini bir bir denedim. Ama neredeyse hepsinin sonunda yeni hayal
kırıklıkları yaşıyordum. Tam bıraktım derken, ansızın sokakta yada deniz
kenarında sigara içen mutlu insanları görüyor, sigaraya geri dönüyordum. Hatta
bir keresinde birkaç haftalık bir aradan sonra, deniz kenarında efkarlanıp,
sigara içen hiç tanımadığım birinden sigara isteyerek tekrardan sigaraya geri
başlamıştım. Tüm bu yaşadığım başarısızlıklar ve kendi kendime verdiğim sözleri
tutamayışım sonucu, artık neredeyse kişiliğimi kaybediyordum. İçimdeki o (iyi)
ses artık çok ağır konuşuyordu. " Geri zekalı, salak, kişiliksiz! Sen
nasıl bir insansın. Sigara gibi sana açıkça düşman olan bir şeyi bile bırakmıyorsun.
Sen ne zaman kendi hayatın üzerinde söz sahibi olacaksın? Bakalım, o seni
bırakmadan, sen onu bırakabilecek misin?" diyordu. Her sigarayı bırakma
denememin sonucu benim için daha bir yaralayıcı oluyordu! Aldığım kararlar,
kendime verdiğim sözler, ettiğim yeminler hepsi boşa gitmişti. Resmen sigara
ile yaka paça olmuştum. Ama nedense, kazanan hep o oluyordu. Artık kendime
verdiğim sözleri tutamamaktan dolayı artık kişiliğim de yalama olmustu!
Neredeyse kendime karşı olan saygımı ve öz güvenimi tamamen kaybetmiştim.
Böylece birkaç yıl daha gecti. Yine sağlık sorunlarım
ağırlaşarak devam ederken, sigara paketim ile birlikte Talcid tablet taşımaya
da devam ediyordum. Sonra yine sigarayı bırakmaya karar verdim. Bu sefer azaltarak değil de tam
tersi artırarak. Artırarak peş peşe içtim. Nefret edene, midem bulanana kadar,
boğazlarım yanana kadar içtim içtim, içtim. Yarım ve yedek paketlerim dahil tüm
sigaralarımı kırıp çöpe attım. Bir yanım kendime gülüyordu. "Yine pişman
olacaksın, yine başlayacaksın. Sen sigarayı bırakamazsın Nevzat" diyordu.
Yine birkaç hafta geçti. Kendi huyumu bildiğimden, çok temkinliydim. Çok
sevinmiyor, hayal kurmuyordum. Çünkü her an tekrardan başlayabilirdim. Bir kaç
hafta sonra, güneşli çok güzel bir yaz günü akşamında, sevdiğim arkadaşlarımla
bir restaurant cafe de oturduk. Yemek, sohbet herşey çok iyi giderken
arkadaşlarımın bazıları sigaralarını yaktılar. (O yıllarda iç mekanlarda sigara
içilebiliyordu.) A ha dedim kendi kendime yine başlıyoruz. Arkadaşlardan bir
tane sigara istedim. Bıraktığımı bildikleri için vermek istemediler ama ben ısrar edince verdiler. Bu sefer
farklı bir şey oldu. O sigarayı yakıp ilk nefesi içime çekerken kendi kendimi
gözlemledim. Bu sefer, o sigarasız geçen günlerden sonra beklediğim bildik
“haz” duygusu gelmemişti. Sigaradan vaz geçmek sanki benim kafamda aşırı bir
şekilde abartarak büyüttüğüm büyük bir “yokluk, bir yoksunluk ve bir
felaketti!” Sigaraya olan kara sevdamın esas nedeni, onun yokluğunu göze
alamayışımdı! O son sigarayı içime çekerken bunları düşündüm. Aslında benim
için sigaraya ulaşmak hiç de zor değildi. Ona her an ulaşabilirdim. Tıpkı şimdi
olduğu gibi istersem arkadaşlarımdan bulabilir, bakkaldan alabilir, hatta
sokaktan geçen herhangi birinden dahi isteyebilirdim. Ama, sigarayı bırakmayı
ben kendim için istiyordum. Sağlığım için, kendi hayatımda söz sahibi olmak
istediğim için. İstersem, sigara bana çok yakındı, ama ben istersem! O
duygularla, sigarayı içime çektim. Arkadaslar sohbet ederken ben sigarayı
düşünüyordum. Bir kaç nefes çektikten sonra, o sigaranın bana hiçbir zevk ve
keyif vermediğini anladım. Ve yarım sigarayı kül tablasına bastırarak sigarayı
bıraktım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder