Hayatta Hep Akan Şeritte Olmaya
Çalışma Felsefesi
Bir
yakınım, başarılı bir işadamı olan patronunun otomobili ile birlikte seyahat ederken,
arabayı kullanan patronunun önündeki tüm araçları bir bir sollamaya çalıştığını
fark etmiş. Bu hareketten ve sonu gelmeyen bu sollama mücadelesinden dolayı tedirgin
olan yakınımın endişesini fark eden patronu, ona açıklama yapma ihtiyacı hissederek;
"Bak, benim hem trafikte hem de ticari hayattaki prensibim, önümdekileri sollayıp
geçmektir. Eğer bulunduğum pozisyonda kalırsam, kayıptayım demektir. Bu hem ticarette,
hem kişisel hayatta hem de trafikte böyledir." diyerek yaşam felsefesini açıklamış. Böylece, sevgili yakınımın patronu yanındaki
çalışanına hiç unutamayacağı çok etkili bir hayat dersi vermişti. Bu felsefe ticari hayatta ve bireysel hayatta kuşkusuz doğruydu. İnsanın olduğu yerde kalması
demek, aslında o insanın kayıpta olması demekti. Yerinde saymak aslında
gerilemek demekti. Tıpkı bisiklet pedalını çevirmeyi durdurduğumuzda düştüğümüz
gibi, ticari işletmelerin yerinde sayması aslında gerilemek demekti. Dünya olanca
hızla değişmekte ve gelişmekte, bu değişim de olağanüstü bir rekabet ve yarış
ortamı yaratıyordu. Bu baş döndüren hızla değişen ve gelişen dünyada hem
bireysel hem de ticari olarak olduğumuz noktada kalmamız aslında gerilemek
anlamına geliyordu. Ancak, bir müddet bu konu üstünde düşündüğüm zaman, zihnimde
bazı şüpheler ve soru işaretleri belirmeye başladı. Zira, hep ilerleme, sürekli
önündekini geçme felsefesi bir manada insanı hep akan şeritte olmaya, hep yükselen
trendde yer alma saplantısına da sürüklüyordu. Fakat, insan her zaman akan
şeritte olabilir miydi? Dahası, insan her zaman akan şeritte, yada yükselen
trendde olmaya çalışmalı mıydı?
Hep akan şeritte olma felsefesi ve isteği
ülkemiz insanlarının çoğunun yaşam felsefesidir. Ülkemiz trafiğinde her gün şahit
olduğumuz üzere bazı sürücüler kendi şeritleri durduğu ve yavaşladığı anlarda akan
şeride sıçrarlar. Orası durduğu zaman yol istemeden, sinyal vermeden, saygısızca
yine daha hızlı akan şeride geçmeye çalışırlar. İstanbul'da yaşıyorsanız her gün
böyle insanlardan yüzlercesine rastlarsınız. Sürekli olarak akan şeritte olma isteği
sadece basit ve kötü bir trafik alışkanlığı değildir. Hep akan şeritte olma isteği,
sevgili yakınımın patronu gibi bazılarımız için bir yaşam felsefedir. Sürekli
akan şeritte olma isteği, yaşamın her alanında karşılık bulabilir. Örneğin borsada,
düşme trendine giren kağıdı satarak, yükselen trendi yakalama çabasında, arabası
veya cep telefonu eskimeden, fakat ikinci el değeri en yüksek noktadayken satarak
başka sıfır bir araba veya telefon alma çabasında, emlak olarak yükselen trend semtlerden
ev veya arsa alma çabasında gözlemlenebilir. Borsa bu durumu takıntı haline getirmiş
insanları en çok gördüğümüz yerdir. İnsanlarda borsanın düşme eğiliminde iken satıp
çıkma, yükselme trendinde iken ise doğru ve yükselecek kağıda yatırım yapma eğilimi
vardır. Aynı şekilde yatırım araçları arasında değişiklik yaparken de hep düşme
eğiliminde olandan kurtulma, yükselmekte olan trend yatırımlara sıçrama eğilimi
vardır. Hayat tercihlerinde, hayatın önümüze getirdiği yol ayrımlarında, eş ve arkadaş
seçimlerinde, ticari faaliyetlerde, iş ve meslek seçiminde, doğru kararı verme saplantısı
da hep doğru şeritte olma saplantısından ileri gelir. Genelde insanoğlu kendi kendine
yaptığı tercihlerin ne kadar doğru ve akıllı seçimler olduğunu fısıldar durur.
İnsan her zaman kendi seçimleri konusunda kendini haklı çıkarmaya çalışır. İnsanoğlu
bu yönüyle adeta kendi seçimlerini kutsar durur. Ama aslında diğer seçimi yapsaydı
ne olacağını, daha iyi mi yoksa daha kötü mü olacağını, daha mutlu mu yoksa mutsuz
mu olacağını, daha zengin mi yoksa daha fakir biri mi olacağını asla bilemez. Bu
durum hayatın gizemlerinden birisidir. Bir seçim yaparız ve diğer yolu seçseydik
ne olacağını asla bilemeyiz. Aslında hayatta, yaptığımız seçimler ve önceliklerimiz
dışında bize ait olan hiç bir şey yoktur.
Gerçekten hep akan şeritte olma mümkün
müdür? Bireysel olarak, toplumsal olarak veya ülkeler olarak hayatta hep doğru kararları
almak, hep doğru yatırımları yapmak, hep ilerlemek, hep yükselmek, hep büyümek mümkün
müdür? Yin Yang felsefesi bunun mümkün olmadığını söyler. Hayatın bir döngü olduğunu,
insanların, toplumların, ve medeniyetlerin dönemler halinde inişler ve çıkışlar
yaşadığını, insanın bir yönüyle erdemlerle yücelmek isterken, diğer yönüyle karanlığa,
kötüye ve günaha ilgi duyduğunu söyler. İnsanın doğru ve yanlış arasında gidip geldiğini
söyler. Eckhat Tolle de; muhteşem bir ifadeyle bu konuyu şöyle açıklar:" Herşeyin
size geldiği ve sizin gelişip iyiye gittiğiniz başarı devreleri vardır. Sonra onların
kuruyup dağıldıkları başarısızlık devreleri vardır. Yukarı doğru yükseliş devresinin
iyi, aşağı doğru iniş devresinin kötü olduğu doğru değildir, bunu sadece zihin böyle
yargılar. Gelişme ve büyüme genelde olumlu kabul edilir. Ama hiçbir şey sonsuza
dek büyüyemez." der. Ben hayatta her zaman akan şeritte olmanın mümkün olmadığını
düşünüyorum. Hayatın kendi kuralları, kendi dinamikleri, akıl ve bilimle açıklayamadığımız
sırları vardır. Hayatın akışını bazıları Karma ile, bazıları evrensel çekim yasası
ile, bazıları da kaderle açıklar. Hayatın, insanlara fırsat eşitliği sağlama zorunluluğu
yoktur. Hayatı olduğu haliyle kabul etmek gerekir. Ancak, hayatın çoğu zaman verdiğinin
karşılığı olarak başka bir yerden aldığına dair işaretler vardır. Hayat bazen size
uzun bir süre yeşil ışık yakabilir. Kırmızı ışığa yakalanmadığınız gibi, sarı ışığa
dahi yakalanmazsınız. Ama bazen de hayat size durup dururken, hiçbir anlamı
yokken ve asla zamanı değilken beklenmedik bir şekilde kırmızı ışık yakabilir. Bu
ani, büyük ve ölümcül bir kaza, tedavisi olmayan ölümcül bir hastalık, ticari
bir iflas veya tüm hayatımızı yıkıma götüren bir hata olabilir. Hayat bizi bazen
para, bazen güç, bazen kadın veya bazen de tutkularımız ile sınar. Maalesef çoğumuz
bu sınamalarda iyi sınav vermeyip kaybederiz. Sürekli akan şeritte olma isteği ve
mücadelesi insanın ruhunu yorar. Bu zaten boşuna bir çaba ve asla kazanamayacağımız
bir yarıştır. İnsan hayatında her zaman akan şeritte olmaya çalışmak yerine, hayatının
trafik ışıklarını ve işaretlerini takip etmelidir. Hayat, akışı içinde kimi zaman
bize yeşil ışık yakarken, kimi zaman da sarı ve kırmızı ışık yakar. Çoğu zaman aracımızla
seyahat ederken olduğu gibi, hayat, gitmek istediğimiz yöne kırmızı ışık yakarken,
bir başka yöne yada gitmek istediğimiz hedefe farklı bir rotadan ulaşmamızı sağlayacak
bir yöne doğru yeşil ışık yakar. O durumda olduğu gibi kırmızı ışığa kızıp küfretmek
yerine yanan yeşil ışıktan devam etmek insanı mutluluğa götürür. Hayat bizi mutluluğa
ve huzura götürecek işaretlerini verir. Yeter ki, hayatın trafik işaretlerini ve
yaktığı ışıkları okumasını bilelim.
İnsanın tecrübeleri aşağıya doğru inişte saklı. İnsan tecrübeleri ile büyür. Sürekli yukarı çıkmak insanı şımartmaktan başka bir işe yaramaz.diye düşünüyorum.
YanıtlaSilAyrıca "..bazen kadın ile.." demek yerine "eş" ile demeniz daha uygun olmaz mıydı? :D
Okuyup görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim Fevziye hanım. Güncelledim :)
YanıtlaSil