Yazaaneye Kaydol

Yazaanede Olan Bitenden Haberdar Ol:

Delivered by FeedBurner

Subscribe to Nevzatın Yazaanesi by Email

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Hayattan Keyif Almayı Bilmiyoruz

 

Toplum olarak hayatımız mücadele ve koşturmacanın yanında, hayatımız gereksiz bir itiş kakışlar ile geçiyor. Bu yüzden en rahat ve huzurlu olmamız gereken dönemlerinde bile huzursuz oluyoruz. Hayatımın bir döneminde Avrupa'ya gittiğim zamanlarda Batı toplumlarının nasıl uysal ve kibar toplumlar olduklarını hayretle görüp çok çok şaşırmıştım. Özellikle İspanya, İtalya, İngiltere ve Almanya'da bu durumu gözlemlemiştim. Beni şaşırtan şeyler, insanların birbirlerini tanımasalar da selamlaşmaları, birbirlerine karşı bizden çok farklı bir kibarlık içinde olmalarıydı. Ülkelerinin kalabalık olmasına rağmen, trafikte, caddelerde ve parklarda genelde bir sessizliğin ve huzurun hakim olmasıydı. Ne kadar trafik olursa olsun, insanların acele etmeden, yaygara yapmadıklarını, kornaya basmadan, sıkıştırma ve kurallara uymama gibi şeyler yapmadan trafiğin genel akışını koruduklarını gördüm. İnsanlar, gençler, çocuklar ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar gürültü ve yaygara yapmadıklarını ve hiçbir kimseyi rahatsız etmeden eğlendiklerini gördüm. Hatta sadece insanları değil, Avrupa'lı ailelerin köpekleri dahi bir sükunet ve sakinlik içinde olduklarını, köpeklerini çevreyi ve insanları rahatsız etmeyecekşekilde eğittiklerini gözlemleyerek şahit olmuştum. Avrupa ülkelerinde ilkbahar ve yaz mevsimlerinde yerel festivaller ve halka açık müzik konserleri yapılır. İnsanlar gerek aileler olarak, gerek arkadaşlar olarak bu festivallere ve konserlere giderler. Öncesinde insanlar etrafa kurulan atıştırmalık ve yemek standlarından yiyip içebildikleri gibi, alkollü içki de alabilirler. İçki içilsin veya içilmesin, kimse konsere veya festivale yalnız gelmiş bir kadını rahatsız etmez. Etrafta gürültü ve yaygara yapan hiç kimseyi bulamazsınız. İnsanlar başkalarıyla ilgilenmeden kendi halinde eğlenir festivalin etkinliklerinin ve söylenen şarkıların coşkusuna kaptırıp kendi arkadaşlarıyla, aileleriyle veyahut da kendi kendine eğlenir ve giderler. Çünkü Avrupa toplumlarının hayat ilkesi yaşamdan keyif almak üzerine kuruludur. Dünyaya bir defa geliyoruz düşüncesiyle hayatlarını kimseyle kavga etmeden, itiş kakış yapmadan, stres yapmadan, eğlenerek, günlerini en güzel şekilde yaşayarak geçirmeye çalışırlar. Aynı şekilde insanların genellikle sohbet etmek, buluşmak, eğlenmek ve yiyip içmek için akın ettiği, içkinin su gibi içildiği barlar, klüpler ve restaurantların olduğu mekanlarda da genelde pek olay çıkmaz. Bizde ise, Avrupa'daki kadar içki tüketimi olmadığı halde, kadınlara laf atma, sarkıntılık etme, rahatsızlık verme vukuat ve kavga gibi tatsız olaylarının sonu gelmez. Avrupa'da bir genç kız, rahatsız edilmeden gece 11:00-12:00 gibi sokağa çıkabilir. Rahatsız edilmeden, sıkıştırılmadan metroya veya otobüse binip, gideceği yere gidebilir.

Biz ise toplum olarak en mutlu olmamız gereken zamanda bile kendimize mutluluğu çok görüyor yerine efkarlanmayı, bunalımı ve hüznü tercih ederiz. Örneğin eğlenmek ve güzel bir gün geçirmek üzere gittiğimiz spor karşılaşmaları, basketbol ve futbol maçlarında esşiz bir şölen ve coşku yaşamak yerine, çoğunlukla kavga, gürültü, nefret ve itiş kakış ile bitiriyoruz. Elin Avrupalısı ailesiyle veya arkadaşlarıyla eğlenmek, güzel bir spor karşılaşması izlemek için maça giderken, bizim taraftar kitlesi ise çoğunlukla küfür edip boşalmak ve sürü psikolojisi içinde olmanın verdiği öz güven patlamasıyla kendi ilkel benliğini (egosunu) tatmin etmek için maça gidiyor. Aynı şekilde Avrupalılar eğlenmek ve güzel bir gece geçirmek için içki içerken, bizim toplumumuzda genelde dertlerini unutmak, hüzünlenmek ve efkarlanmak için içki içiliyor. "Çok güldük, kesin başımıza bir iş gelecek!" sözünü duymuşsunuzdur. Toplumumuzda bu sözün doğruluğuna o kadar inanmışızdır ki, mutluluk zamanlarımızda hemen bir korkuya kapılırız. Başkalarının kem gözlerle nazar ederek bizi kıskanmalarından korkarız. Fazla gülmeyi ve eğlenmeyi kendimize yakıştırmayız. Eğer çok güldük ve eğlendiysek kendimizi suçlu hissederiz. Çok gülen ve pozitif olan insanları ciddi bulmaz, fazla gülmeyi ve eğlenmeyi iyi karşılamayız. Çok gülen, herkese gülen, herkesle konuşan kadınları hafif bulur ve iyi gözle bakmayız. Toplum olarak hayatı çoğunlukla kendi kendimize zorlaştırıyoruz. Sosyal yaşamda, evde, trafikte, caddede, devlet dairesinde, iş yerinde, caddelerde, ticarette, askerde, binalarımızın yapımında kural, hak ve hukuk tanımayarak etrafımızdaki diğer insanların hayatlarını bilerek veya bilmeyerek zorlaştırıyor, hayatı onlara zehir ediyoruz. Adeta kendi kendimize hayatı dar edip, kendi ellerimizle kendi boğazımızı sıkıyoruz. En çok da bu durumu trafikte görüyoruz. Trafik ışıklarına riayet etmiyor, hız sınırlarına uymuyoruz. Şerit ihlalleri yapıp, birbirimize sıkıştırıyor,  tehlikeli araç kullanıyoruz. Trafik kurallarına uymayarak uyanıklık yaptığımızı veya kar yaptığımızı sanıyoruz. Ancak farkında olmadan kendi kendimizi cezalandırıyoruz. Kurallara uymayarak, birbirimizi sıkıştırarak sürekli kazalara yaklaşarak kendimizi ve diğer sürücüleri strese sokuyoruz. Bu yaşadığımız ve yaşattığımız stres ile kendi ömrümüzü kısaltıyor, kendi hayat kalitemizi düşürüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe